* Yıldıza dokunmayı unutmayın lütfen.
İyi okumalar 🖤*Yine güneş doğmadan uyandım.Ama bu sefer aklımda başka bir plan vardı.Daha doğrusu tüm planlarım çöktüğü için yapmak zorunda kaldığım şeyi yapacaktım.
Karanlık etrafımı görebileceğim şekilde hafifçe aydınlanmaya başlayınca kendimi çözüp yere indim. Eşyalarımı sakladığım yerden çıkardım.Hızlıca pansumanı değiştirip çantayı burada bırakmaya karar verdim. Bir şey olur da geri dönersem diye burada kalmalıydı.
İçinden bir hap alıp çantayı tekrar saklayarak yayımı ve oklarımı alıp yola koyuldum.
Gölü bulunca doya doya su içmiş biraz daha içip bu sefer yanıma aldığım hapı yutmak için kullanmıştım. Karanlık olduğu için çok az görebildiğim yansımama bakıp dağılmış olan saçlarımı düzelttim. Yüzümü ve ellerimi de yıkayıp ayağa kalktım.
Planımı uygulayabilmek için hızlı olmam gerekiyordu. İlk gün geldiğimde kullandığım patikayı görünce kampa yaklaştığımı anlamıştım.
Bir süre daha yürüdükten sonra işte kamp karşımdaydı. Birileri uyanmadan önce hemen bir ağaç bulmalı ve tırmanmalıydım. İstediğim gibi bir ağaç bulduktan sonra oturup gizlendim.
On dakika sonra birileri uyanmaya başlamıştı. Tek tek kulübelerin kapıları açılıyor ve bazıları uykulu bazıları enerjik bir şekilde dışarı çıkıyordu.
Kendimi dalların arasında kamufle etmeye çalıştım. Ama pek becerebildiğimi sanmıyordum. Sonuçta üzerimde şimdi tam beyaz diyemesem de beyaz bir gömlek vardı. Keşke göl kenarında her tarafıma çamur sürseydim diye düşündüm ama artık çok geçti. Ben de gözlemlerime devam ettim.
Herkes ne yapması gerektiğini biliyormuşcasına hemen bir işin ucundan tutuyordu. Seraya gidip sebze toplayanlar, ateşi yakanlar ve çeşit çeşit yiyeceği masaya taşıyanlar vardı.
Masa gerçekten büyüktü. Birkaç masanın birleştirilmesiyle oluşmuş belki de kırk kişilik bir masaydı. Daha önce görmediğim birçok insan vardı. Ama benim beklediğim kişi daha kulübesinden çıkmamıştı.
Diyecektim ki sırtında bir sepet elmayla kampa giren Helios görüş açıma girdi. İstisnasız herkes ona selam veriyor, konuşuyor ya da gülümsüyordu.
Özellikle birkaç kızın o kampa girer girmez hemen işlerini bıraktığını ve onu izlemeye başladığını farketmiştim.
Neden bilmiyorum ama gıcık etmişlerdi beni. Hayır asla Helios 'u kıskanmıyordum. Sadece kızların hareketlerine özellikle de gelir gelmez ona yapışan kıza sinir olmuştum.
Nerden çıktığını bile anlamadan Doris gelip elma sepetini Helios 'tan aldı. Doris giderken Helios 'un
" Bir tane atsana," demesiyle tam zamanı diye düşündüm.Okumu çıkarıp Doris 'in sepetten alarak Helios'a doğru fırlattığı elmayı ona ulaşmadan vurup arkadaki evlerden birine saplanmasına sebep oldum.
Başta Helios ve Doris olmak üzere herkes şaşkın bir halde benim olduğum tarafa döndü. Hatta Doris hızlıca Helios 'a yaklaşıp onu korumak için pozisyon almıştı.
Helios ise diğerlerin aksine şaşkınlığından hızlıca sıyrıldı. Dudaklarına yayılan gülümsemeyle Doris 'i hafifçe itip bana doğru yaklaştı.
"Demek sonunda gelebildin ," dedi .
Ben ise çoktan ikinci okumu yaya germiş ve tam olarak Helios 'un ayaklarının dibine fırlatmıştım. Hızlı bir şekilde bir tane daha çekip bu sefer kafasına nişan aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMA
FantasyOrmanın içinde uyanan bir kız ... Hafızası silinmiş bir kamp dolusu insan ... Dövmelere göre ayrılmış gruplar ... Savaşın eşiğinde bir ülke ... Carmen Byose, ormanın ortasında uyandırıldığında karşsında kendisine doğrultulmuş bir tüfek namlusu görme...