Bölüm şarkısı ;
• Fire on Fire - Sam Smith
____________________________________Yere uzandırmış sonra da yanında diz çökmüştüm. Hızla üniformasının göğüs kısmını açtım. Tabi hiçbirimiz aptal olmadığımızdan içimize çelik yelekler giymiştik ama bu korkumun önüne geçmemişti.
" Vücuduna girdi mi ?! Bir şey söyle ! "
" Büyük ihtimalle girmiştir. Sonuçta çelik yelekleri bile delip geçebilsin diye yaptırmıştım. "
Sesini duyunca hızla ona doğru dönmüştüm. " Ah tatlım bana öyle bakma ! Hiç bu kadar öfkeli bakışlar görmemiştim. Bu arada hoşgeldin ! Tabi siz de hoşgeldiniz beyler. Biricik oğlum, ikisi korumaların zaten fakat diğerini çıkaramadım. Dört koruma az değil mi Carmen ? "
Soluklarım öfkeyle hızlanırken vücudum da titremeye başlamıştı. Ayağa kalkıp üzerine atlamak istiyordum ama bize doğrultulmuş altı farklı silah hareket etmemem gerektiğini hatırlatıyordu. Elementlerime ulaşma çabalarım ise tamamen boşa çıkmıştı. Vesmir taşı o kadar yoğundu ki en ufak bir parçasını dahi hissedemiyordum.
" Yazık olacak çoçuğa ! Oysa o karoyu bilerek biraz daha büyük yaptırmıştım. Nasıl farketmedi hayret ediyorum. "
Üzerindeki çelik yeleği de çıkarıp gözlerimle hızla taramıştım. Tam olarak kalbinin yan tarafına saplandığını görünce yüzüm buruşmuş ağlama isteğim artmıştı. Ellerimle yarasına bastırıp biraz olsun kanını durdurmaya çalışmıştım. Hem ellerim hem de zemin kan içinde kalmıştı.
" Ah Carmen ! En baştan teslim olsaydın kimseye zarar gelmeyecekti."
" Sen iğrenç ve hastalıklı bir adamsın Arnold ! Yaptıklarının bedelini sana tek tek ödeteceğim. Aldığın her bir canın bedelini ödeyeceksin. Seni öldürmeyeceğim daha güzel planlarım var. "
Sakince konuşuyor olsam da gözlerimin parladığının farkındaydım. Biriktirdiğim tüm öfkem tekrar yüzeye çıkmıştı.
Etrafta yavaş adımlarla yürürken söylediklerimi duymazdan gelmiş elindeki bardaktan bir şeyler içiyordu. Aslında şaşkın olduğunun farkındaydım. İçeri nasıl girdiğimizi anlamaya çalışıyordu. Kurnazlıkla dolanan gözleri tekrar Alexander 'ın üzerinde durmuştu.
" Hm, şimdi anladım. Sen de zeki çocuksun. Belki bir bilgisayar korsanı. Yoksa bir Kral mı demeliydim ?! "
Geniş bir şekilde sırıttıktan sonra eğilip selam vermişti. " Geleceğin Kral 'ı ! Veliaht Prens Lysander ! Bir bilişim dehası aynı zamanda. Yaptıklarını hep ilgiyle takip etmişimdir. Genelde Molgrae ailesi budala soylulardan oluşuyordu ama sen istisnasın. "
" Tüm o şifreleri güvenlik önlemlerini geçecek kadar yeteneklisin hem de ! Hayran kaldım Prens. "
Bu sefer de renkli gözlerini çevirip tam sağımda duran Loran 'a bakmıştı. " Seni nasıl tanıdığımı merak etmiyor musun ? Çünkü bu duruşu da vücut yapısını da çok iyi tanıyorum. Gerçi bir ara Aaron olduğunu sanmıştım ama o olsa çoktan üzerime atlamış olurdu. Ee Loran ? Nasıl gidiyor hayatın ? Baba oluyormuşsun diye duydum ! İnsan bir babasına da söyler. Torunumu ne zaman ziyaret edebilirim ? "
Loran öfkeyle " Asla ! Asla yüzünü bile görmeyeceksin. Ona dokunamayacaksın. Senden uzakta ve adını bile bilmeyerek büyüyecek! Ayrıca benim babam falan değilsin ! Asla da olmadın şerefsiz ! " diye bağırdı. Sırtımda hissettiğim irkilmeye ilk başta anlam veremesem de, Loran'ın yüzüne baktığımda anlamıştım. Babasını görünce çektiği işkence tekrar canlıymış gibi hissettiriyor olmalıydı. Yüzündeki öfkenin altında çektiği acı belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMA
FantasyOrmanın içinde uyanan bir kız ... Hafızası silinmiş bir kamp dolusu insan ... Dövmelere göre ayrılmış gruplar ... Savaşın eşiğinde bir ülke ... Carmen Byose, ormanın ortasında uyandırıldığında karşsında kendisine doğrultulmuş bir tüfek namlusu görme...