BÖLÜM 96

6.2K 625 331
                                    







Başka bir kabustan daha birinin bana seslenmesiyle uyanmıştım. " Car ! "

Gözlerimi açıp beni sarsan Doris 'e baktım.
Onun da gözleri benimkiler kadar yorgun benimkiler kadar çaresizlik doluydu. Beni kollarının arasına çektikten sonra yavaşça sarılmış saçlarımı okşamaya başlamıştı. " Sakin ol, sakin ol ... "

Başımı omzuna yaslayıp hızlanan soluklarımı düzeltmeye çalıştım. Kabuslar bir türlü peşimi bırakmıyordu ve bırakacak gibi de değillerdi. Bazen Brian, bazen Daniel, bazen April ...

Kişiler değişse de kabus değişmiyordu. Gözlerimin önünde ölüyorlar sonra da benim suçum olduğunu haykırıyorlardı. Gözlerindeki öfkeyle yüzüme bakıyor yaralarını ve akan kıpkırmızı kanı göstererek senin yüzünden oldu diyorlardı. Artık kırmızıdan nefret etmeye başlamıştım. Bana kanı ve ölümü anımsatıyor, her gece kabuslarımın ana rengi haline geliyordu.

Kollarının arasından çıktıktan sonra yataktan da çıkmış ağır adımlarla bahçeye yönelmiştim. Güneş yavaş yavaş doğuyor şafağı pembeye boyuyordu. Yine de etraf tam olarak aydınlanmamış hafif bir karanlığa esir olmuştu.

Çimlerin üstüne oturduktan sonra temiz sabah havasını içime çekmeye ve dolan yaşları geri göndermeye çalışmıştım.

Omzuna yaslanan baş beni irkiltmemişti. Doris arkamdan gelmiş ve yanıma oturmuştu. Onun yanımdaki varlığına alışmıştım. İkimiz de birbirimizi hiç yalnız bırakmamış birbirimize sığınmıştık. İkimiz de diğerini yalnız bırakmamaya özen gösteriyorduk. Hatta aynı odada kalıyorduk. Doris çoğu gece kabus görüyor abisini sayıklıyordu. Ben de uyanıp saçlarını okşuyor yalnız olmadığını hatırlatıyordum. O da aynı şeyi bana yapıyordu. Dayanma gücünü ben onda o ise bende bulmuştu.

Daniel ve Brian 'ı aynı gün kaybetmemizin üzerinden iki buçuk hafta geçmişti. Acı asla dinmemiş boşlukları her seferinde daha da belirgin hale gelmişti.

Cenaze törenleri hayatımın belki de en zor günlerinden biriydi. Hepimiz siyahlara bürünmek yerine bembeyaz giyinmiştik. Buradaki farklı bir gelenekti çünkü. Savaşta ölenler için beyaz giyinirler ve bembeyaz tabutlara koyarlarmış. Biz de öyle yapmıştık.

Üzerimde sade düz bir beyaz elbiseyle köşede durmuş ve ağlama seslerini dinlemiş ben de ağlamıştım. Brian ve Daniel yan yana gömülürken izleyemeyip yüzümü yanı başımdaki abimin göğsüne yaslamıştım. Kolları beni sararken bakışları düz bir şekilde önündeki sahneyi izliyordu. Gözlerinden damlayan yaşlar benim üzerime damlıyordu. Lily ve Loran hemen sağ tarafımdalardı. Lily de benim gibi izleyemeyip Loran 'a yaslanmıştı. Ona ne kadar söylemek istemesek de yapmamız gerekiyordu. Daniel Lily için çok farklıydı ve bunu ben de biliyordum. Onu abisi yerine koymuştu.

Haberi duyduğunda yanlarında değildim çünkü izleyecek gücü kendimde bulamamıştım. Ama haykırışı hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. Hem kendi karakterinden hem de hamileliğinden dolayı çok duygusaldı. Ve ölüm haberlerini de öyle karşılamıştı.

Sol tarafımda Helios 'un yanında duran Liam 'ın da ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. Bağırıp yalan söylediğimizi , ölmediklerini söylemiş Helios 'a da Doris 'e de ayrı ayrı yalvarmış yalan söylediklerini söyleyip şaka olmasını istemişti. Ben ise izleyemeyecek kadar korkak olduğumdan odalardan birinde ağlıyordum. Ama bir süre sonra dayanamayıp içeri girmiş ve Liam'a sımsıkı sarılmıştım. O da kollarını bana dolayıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Lily de Loran 'ın kolları arasında ağlamaya devam etmişti. Neyseki Loran onu biraz sakinleştirmek için temiz havaya çıkartmıştı yoksa bebeğe bir zarar gelebilirdi.

KARMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin