---
kontrol etmeden atıyorum, bir hata varsa paragrafın sonuna nokta koymanız yeterlidir-Bir ilişkinin sonu ve sonrası.-
"Lev-san." kelime, dudaklarından hiçbir zaman bu kadar acı bir şekilde çıkmamıştı. "Hadi bunu unutalım." Boğazındaki yumru, bu cümleyi söylemeni pek de kolaylaştırmamıştı.
"Ne demek istiyorsun?" Lev, bunu beklemiyordu. Bunu duymak istemiyordu. Senin kelimelerini acı bir gerçekle bağdaştırmak istemiyordu.
"Neyden bahsettiğimi iyi biliyorsun. Bu hiçbir şekilde iyi ilerlemiyor! Birbirimizi yoruyoruz." Kollarını iki yana açtın. Lev, yanınızda duran aynadan ikinizin de dağınık halini gördün. "Şu halimize bak," hıçkırarak aynaya döndün. "Daha bir şeyi sonlandıramıyoruz bile."
Burnunun, kızarmış ucuna bakmaya başladı. Sana acı mı veriyordu? "Eğer bunu istiyorsan-"
"Kesinlikle ikimize de iyi gelecek olan bu." Yan taraftan hızla ceketini aldın. Kapıdan çıkmak için hareket ettin ama gitmek içinden hiç bu kadar fazla gelmiyordu. "Kendin için kariyerine önem ver. Seni hep destekleyeceğim."
Bu sizin ilişkinizin sonuydu.
•••
"Bugün başka toplantınız yok." Sekreterin, senin çalışma programına baktıktan sonra konuştu. "Yapmak istediğiniz bir şey varsa hızlıca ayarlayabilirim."
"Bırak o da bana kalsın." Sakince söyledin ve ardından kıkırdadın. Oturduğun masadan kalktın. "Bugün gelen herkesi bir alt departmana gönder. Bir daha şirkete uğramayacağım gün içerisinde."
"A-ama babanız-"
"Babamla sorun yaşayacak olan benim. Kafana takma." Odadan çıktığında boş bir koridorlarla karşılaşmak seni rahatlattı. Hiç iyi hissetmiyordun. Hem de hiç.
Lev ile olan ilişkin bittiğinden beri böyleydin. Hiçbir şey iyi olmuyordu düşündüğünün aksine. Şimdi de ne yapman gerektiğini düşünüyordun durmadan. Kendini kötü hissettiğinde her zaman yapmak istediğin gibi Lev'e sarılmak istedin ama bu olanağını kendi ellerinle yok etmiştin.
İşte böyle bir durumda, aklına Lev'in takımı geldi. Geçen hafta bir arkadaşından bugün için maçları olduğunu duymuştun. Bir kaçamak yapıp izlemenin güzel olabileceğini düşündün. Hem böylece, Lev'e olan özlemin de bir nebze azalabilirdi.
•••
Kenma, senin maça geleceğini öğrendiğinde sana eşlik edeceğini söylemişti. Senin, Lev'i bir daha gördüğünde nasıl davranacağını kestiremiyordu çünkü. Salak davranışlarda bulunmanı da istemiyordu.
"Bunu yapmak zorunda değildin." Onunla beraber tribünlere çıkarken kendi kendine söylendin. "İşinin olduğunu biliyordum."
"Hayır bunu yapmak zorundaydım çünkü sen duyguların araya girince tam bir aptal oluyorsun." Senin, Lev'e karşı hala duyguların olduğunu anlamıştı. Bu pek zor olmamıştı. "Merak etme, daha iyi olacak her şey."
Bir anda bağırma sesleri, seyrek alkış sesleri kulağına dolduğunda içini bir heyecan kapladı. Uzun zamandır bu hissi yaşamadığını anlaman pek de uzun zaman almadı.
Gözlerin takımın tek bir üyesinde duruyordu. Uzun boyuyla dikkati üzerine çekmemesi, daha doğrusu onu fark etmemen, içten bile değildi. Dikkatini o kadar Lev'e vermiştin ki, Kenma'nın, senin hala Lev'i sevdiğine dair olan tahmini bir anda aklından uçtu.
Lev'i gerçekten fazla özlemiştin.
"Görünüşe göre, maçı izlemeye gelmemişsin." Yan tarafından bir kıkırdama geldiginde heyecandan dikilmiş omuzların çöktü. "Daha çok dikkatin sevgilinde gibi duruyor."
"Kenma," dediklerinin doğru olmadığını inkar edemezdin ama en azından yüzüne vurmamasını istedin. "Kapa çeneni, lütfen."
Lev, gözlerini koçunu dinlerken tribünlerde gezindirmeye başladı. Bunu her maçtan önce yapmazdı ama bu sefer içinde özel duygular var gibiydi. Tribünde gördüğü iki tanıdık sima ise bu duygunun bir yalan olmadığını gösterdi.
Şaşırdı. Kenma'nın yanında oturan eski sevgilisini görmek onu şaşırttı. Koçun dediklerini bir kulağından girip diğerinden çıkarken gözlerini senden çekemedi.
En sonunda Kenma'yı ikna edip gözlerini yine gümüş saçlıya çevirdin. Gözlerinle buluşan gözler, senin bir saniye kadar duraklamana neden oldu.
Bunun olacağını bilmen gerekiyordu.
Buraya gelmekten pişman değildin. Aksine o gözlerle bir kere daha buluşmak seni yeteri kadar mutlu etmişti. İçinde zorla durduğun heyecanın bir kere daha varlığını hissettirdiğinde bile gözlerini çekemedin.
Ama Lev, konuşmayı dinlemek zorundaydı. Ne kadar istemese de senden bakışlarını çekti. Onu, dağınık bir akılla bıraktığın için endişelendin. Ya kendisini yeteri kadar maça vermezse?
Maç bitiminde hiçbir şey düşündüğün gibi olmadı. O fazla değişmişti. Kendini gerçekten geliştirmişti. Artık daha emin bir şekilde smaç basıyor, daha kesin bloklar uyguluyordu. Onu tebrik etmek istedin. Öyle sessizce gelip sessizce gitmek istemedin.
Kenma'ya fikrini söyledin ve onu gönderdin. Bir yandan da korkuyordun ama ya seninle konuşmak istemezse? Nasıl olsa artık neredeyse arkadaş bile değildiniz.
Pişman olmak üzereydin, uzun boylu çocuğun kapıdan çıkışını görmeden önce. Yüzüne hızla bir gülümseme yayıldı ve bütün gerginliğini saklayarak ona ilerlemeye başladın.
Senin, ona yaklaştığını fark ettiğinde rahat tavrından eser kalmadı. Zaten senin hakkında düşünmek onu germeye başlamıştı. Seninle nasıl konuşması gerektiğini bilmiyordu.
"Hey, Lev! Çok iyiydin." Senin cümlelerin, bir anda onun düşüncelerini götürdü. Ne kadar da güzel olmuştun öyle? Dizinin hafif üstünde bir etek giymiştin ve onun içine de gömleğinin uçlarını sokmuştun.
"Teşekkür ederim Y/N." Ondan beklemediğin bir anda seni kolları arasına aldı. Aynı eskisi gibi. Her maçtan sonra klasik konuşmanız gerçekleştikten sonra sana sarılırdı ve bu onun için alışkanlık olmuştu.
Kalbinin atışı hızlanırken sen de kollarını ona sardın. "Seninle gurur duyuyorum." Ne dediğini bilmiyordun, sadece söylüyordun. Yine de yalan söylemiyorsun ve pişman değilsin.
"T-teşekkür ederim." Bunun bu kadar güzel hissettireceğini asla düşünmezdi. Her şeyi unutmuştu, her şeyi. Senin ona son sözlerini, bir anda haberini bile almadan maça gelmeni... Beynini istila eden bütün şeylerden kurtulmuştu.
"Lev, bir gidiyoruz!" İkiniz, öylece birbirinize bakarken Lev'in takım arkadaşları, yemeğe gittiklerini belli ederek Lev'e seslendiler. Tam Lev'e elveda etmek için ağzını açmıştın ki, kapatman bir oldu.
"Bugün size katılmayacağım. İyi eğlenceler." Arkadaşları onayladıktan sonra arabaya bindiklerinde hızla sana döndü ve gergin bir gülümsemeyle sana sordu: "Beraber yemek yemeye ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imagine haikyuu
Fanfiction"can't hold me down 'cause you know, I'm a fighter." "Find me and I'm gonna leave with you!"