Oikawa Tooru

1.4K 95 18
                                    

-Ulusallara gitmek üzere son maçında ve sonrasında-

"Eminim ki en iyisini yapacaksın, Tooru!" Shiratorizawa ile bir maçları daha vardı ve bu bittikten sonra, kazanırlarsa, ulusallara gideceklerdi.

Kollarını senin etrafına sardı. Kafasını boynuna hafifçe dayadı. Onun gergin olduğunu biliyordun çünkü bu yıla kadar her zaman ulusallara gidecekleri zaman Shiratorizawa onlara mağlubiyet duygusunu yaşatıyordu ve Oikawa her seferinde "Bir dahakine onları yeneceğim!" diyordu.

Korkusu vardı bu yüzden, bir daha olmayabilirdi de... Yine yenilginin ne olduğunu anlayabilirdi. Artık yetersiz olmaktan da korkuyordu. Kendi kendine bunları düşünürken gözlerinin dolduğunu ve yanaklarından akan yaşın, senin omzunu ıslattığını fark etmedi.

Onu sakinleştirmek adına sen de kollarını ona doladın ve yavaşça sırtını okşamaya başladın. "Daha maç bitmedi, senin yapacağını biliyorum. Bunun için fazla çalıştın. Hem mükemmel bir takıma kaptanlık yapıyorsun! Eminim ki bu son maçınız olmayacak!"

Kafanı çevirdin ve onun yanağına ufak bir öpücük kondurdun. "Hep yanımda kal Y/N. Seni görmek istediğimde orada olmanı istiyorum."

"Merak etme, koçunun yanında olacağım. İstediğin zaman bana bakabileceksin. Yine de topa dikkatini ver." Onu uyarmana ya da bu sözleri etmene gerek yok. Çünkü her zaman oradasın ve maçlarda gözlerin hep Oikawa'nın üstünde. Asla dikkatini toptan çekmedi, hatta sana maç boyunca asla bakmadı bile.

Onun bu hallerini seviyorsun, bütün dikkatini maçına verişini ve son günüymüş gibi değerlendirdiği atışlarını seviyorsun. "Teşekkür ederim."

Maç başlamadan biraz daha önce ısınma hareketlerini yapmak için takımının yanına gitti. Sen de menajer olduğun için onlara yardım ediyordun. Eşyalarda eksik olanları tamamladıktan sonra gerginlikten titreyen ellerini ceketinin ucuna sildin.

Maç sırasında ellerinle oynamadan, durmadan nefesini tutmadan, bazen de oturuşunu düzeltmeden duramıyordun. Maç sırasında çok uğraşıyorlardı, istiyorlardı. Ama sadece isteyen ve uğraşan Aoba Johsai değildi. Shiratorizawa, bütün gücünü bu maçta sergiliyordu.

Maçın sonucunda bütün hevesin kırılmıştı. Beklediği sonucu alamamıştı Aoba Johsai. Yine geçen senelerde olduğu gibi olmuştu. İwaizumi'nin ardından gelen sevgiline baktın. Her maçın sonunda istediği gibi onun suyunu elinde tutuyordun ona vermek için.

Sonunda senin yanında bittiğinde ona suyunu uzattın. Elindeki şişeye baktı ve kafasını eğdi. "İstemiyorum, teşekkür ederim."

Senin yan tarafından havlusunu alıp boynundan aşağıya sallandırdı ve yanından geçip gitti. Onun bu üzgün halini görmek sana daha iyi hissettirmyordu. Omuzlarını düşürdün ve geriye kalan eşyaları toplamaya koyuldun.

"Onun bu haline bakma Y/N. Sadece fazla üzgün. Bu sefer klasik sözünü bile söylemedi." Seni yatıştırmaya çalışan Matsukawa'ya hafifçe gülümsedin ve onun omzunu sıktın hafifçe.

"İyi işti Mattsun. Maç fazla eğlenceliydi." Saatine baktın ve başını salladın. "Servise geç kalmadan gitsek iyi olur. Hadi." Geride kalan üyelere bir baş hareketi yaparak yerde duran çantayı kaparak kapıya doğru ilerledin.

---

Gecenin bir saatinde bilgisayarından maçın bütününü izlerken mütevazi dairenin kapısı çalmaya başladığında gerilmiştin. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırdın ve görüşünü bulanıklıktan kurtarmaya çalışarak ayağa kalktın.

Siyah kapının ardına bakmadan kapıyı açtın ve görmekten asla sıkılmadığın kahverengi gözler senin gözlerinle buluştu. Eski gözlerle arasında olan tek fark: Şimdiki gözleri, ağlamaktan şişmişti ve etrafında hafif bir kızarıklık baş gösteriyordu.

"Tooru?" Ona sarıldığında ağzından bir hıçkırık kaçtı. Burnunu çekip kollarını sıkıca beline sardığında bu durumdan nefret ettiğin aklına geldi. Onun ağlamasından nefret ediyordun.

Yine de elinden bir şey gelmiyordu çünkü Oikawa, bütün bir gün boyunca ayakta bile zor duruyordu. Ağlamak istemiyordu, özellikle herkesin içinde ağlamak istemiyordu.

"Ü-üzgünüm bu saatte gelip seni rahatsız-"

"Sanki hiç yapmadığın şey?" Yüzüne bir sırıtma oturttun ve onu kendinden kısa bir süreliğine uzaklaştırıp onun yanaklarını ellerinin arasına aldın. "Hadi, dışarısı soğuk olmalı. Nereye gideceğini iyi biliyorsun, şampiyonum."

Son kelimen, onu her zaman iyi hissettirmişti. Şimdi olduğu gibi. Yüzünde buruk bir gülümseme belirdi ve senin odana doğru yürümeye başladı.

Sen de iç çekerek kapıyı kapattın ve dolan gözlerinin akmaması için onları elinle sildin. Holün ışığını kapattıktan sonra odana girdin. Küçük odanı aydınlatan tek şey: Masanın üzerinde duran lambaydı.

"Şimdi buraya hangi ruh haliyle geldiğini öğrenmek istiyorum." Yatağına uzandın ve onun da senin kucağına uzanmasına izin verdin. "Umarım sinirlerimi bozacak bir şey demezsin."

"Aslında buraya neden geldiğimi biliyorsun." Onun derin sesinin içindeki hüznü belki herkes anlamazdı ama sen iyi bilirdin. Oikawa, fazla ağlayan ve üzülen birisi değildi ama ne zaman ağlasa, şu son üç yılda, onun yanında olan kişi de sensin.

"O zaman," Yüzüne büyük bir gülümseme oturttun ve kahverengi saçlarını okşamaya başladın Oikawa'nın. "Beraber film izlemeye ne dersin?"

"Film mi?"

"Evet, güzel bir tercih olurdu. Hem İwaizumi'den çaldığın mısırlar hala mutfakta duruyor."

"Sana bayılıyorum."

"Oh, ben de. Ben de kendime bayılıyorum." Oikawa'ya göz kırparak yataktan kalktın ve odadan hızla çıktın.

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---
.gittikçe bölümler uzuyor!
iyi okumalar diliyorum!

imagine haikyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin