the one week

1K 49 2
                                    

--Bokuto Koutarou--

Bokuto, Kuroo ile oturduğu masadan bakışlarının rahatsız edici olabileceğini düşünmeden direkt olarak sana ve senin gülerek konuştuğun çocuğa bakarken Kuroo, bunun daha fazla uzamasına izin vermemek adına konuşmaya başladı. (bu paragrafın hepsinin sadece bir cümle olduğuna inanamıyorum)

"Biraz daha Y/N'e o şekilde bakmayı sürdürürsen sadece o değil, herkes senin ondan hoşlandığını anlayacak." Bokuto, bakışlarını sonunda senden çekti. Elbette sana bakacaktı! Başka kime bakabilirdi ki? Hem herkesin, Bokuto'nun senden hoşlandığını öğrenmesinde de bir sorun olmazdı.

"Ondan hoşlanmıyorum. Eğer ondan hoşlansaydım şu anda onunla çıkıyor olurdum."

"Peki bundan Y/N'in haber var mı?"

"Oh, bana kim 'hayır' diyebilir ki?"

"Bu kadar kendine güveniyorsan iddiaya girmek, sorun olmaz herhalde." Kuroo, bütün sinir bozucu ifadesini yüzünde toplayarak serçe parmağını Bokuto'ya uzattığında Bokuto'nun da onun yüzündeki ifadeden pek farklı yanı yoktu.

"1 hafta içinde Y/N ile çıkmaya başlayacağım, iyi izle."

"Eğer çıkmaya başlayamazsan bir ay kölem olmaya hazırlan."

"Kaybetmek gibi bir lüksüm yok, Kuroo."

′°′

Derslerin bittikten sonra çantanı alarak sınıftan çıktın ve okulun kütüphanesine gitmeye başladın. Bokuto Koutarou ile varlığından daha yeni haberdar olduğun kimya ödevini yapmak için buluşacaktın.

Aslında o çocuk, akıl sağlığına zararlı birisiydi ve sen, bunu seve seve kabul edebilirdin. Yine de kendini ona fazla kaptırmak istemiyorsun çünkü onun bir ilişkiye hazır olduğunu düşünmüyorsun. Boşu boşuna da kalbini kırmak istemezsin.

Kütüphaneye girdikten sonra gözlerini gezdirdin ve henüz Bokuto'nun gelmediğini fark ettin. Onu beklemek için boş bir masaya oturdun ve gelene kadar zaman geçmesi için ders kitabını açtın.

Bir kaç dakika sonra Bokuto, hızla kütüphaneye girdi. Senden daha önce burada olmayı diliyordu çünkü bu bir haftanın sonunda bir ilişkiye sahip olmanız gerekiyordu. Senin gözünde dakik olmayan birisi gibi gözükmek, ilk gün için pek de iyi bir izlenim olmazdı.

"Oh, merhaba güzelim." Gülümseyerek senin oturduğun masaya yaklaştı. Sandalyesine otururken sana selam vermesinin ardından kafanı kitaptan kaldırdın ve karşında duran mükemmellik abidesiyle göz göze geldin.

"Oh, erken geldin. Biraz daha geç kalırsın diye tahmin ediyordum." Amacın onu germekti. Böylece herkesin yanında kendisini gösteren gevşek tavırlarının senin yanında yapmaması gerektiğinin sinyalini vermeye çalışmıştın.

"Aslında seninle olacağım için heyecanlıydım ve az daha şehir kütüphanesine gidiyordum." Bu bir yalan değildi. Gerçekten heyecandan şehir kütüphanesine gitmek üzereydi. Ama elbette bunu bir şaka olarak anlasan onun için daha az utanç verici bir hal alırdı.

Önünüzdeki iki saat boyunca kimya ödevini yaparken aynı zamanda seninle flört etmeye çalışan Bokuto ile uğraşıyordun. "Hey Y/N, yarın beraber bir kafede buluşabilir miyiz?"

Aslında bunu onaylamamak için hiçbir nedenin yoktu ama iki saat boyunca ona bu kadar yakın olmak bile senin, kendine koyduğum sınırları aşmak anlamına geliyordu. Bir de onunla yarın da böyle olmak? Kesinlikle aşık olmak önündeki beş yılın olanları arasında yoktu. Hoşlanmak? Belki ama hoşlanmak ile aşk arasında fazla fark var.

"Maalesef, Bokuto. Seninle bir randevuya gideceğimi düşünmüyorum."

′°′

"Dostum! Kölem olmak için hazır ol!" Kuroo, bir kaç saat önce sen tarafindan reddedilen Bokuto ile dalga geçerken bu, Bokuto'nun hırsından ve keyfinden hiçbir şey götürmüyordu.

...Çünkü Bokuto, seni elde etmeye çalışmaya daha yeni başlamıştı.

---
Lev'in bölümün ve bu bölümün devamını yazacağım ve en yakın zamanda Kuroo ve Kageyama ile alakalı da HP bölümünü yazmaya çalışacağım.

kendinize iyi bakın, mucuğk!

imagine haikyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin