hey there delilah

637 43 45
                                    

-Uzak mesafe ilişkisi-
--Hey, merhaba Delilah--
---Oikawa Tooru---

feecerise
hey there Delilah, here's to you.
this one's for you.

Saatin ilerlemesini beklerken gözlerini telefondan bir saniyeliğine ayırdın. Gözlerin duvardaki yağlı boya tablosuna çarptı. Baya özensiz resmedilmişti. Kırmızı ve sarı renkler bir yerden sonra gözlerinin ağrımasına neden oluyordu. Kendini hiçbir zaman beğenmemiştin.

Ama... Tanrı'm... Tooru...

„hey, there Delilah. what's it like in NY city?"

O, sana olduğun kişiyi gösteriyordu. Senin hangi özelliklerinle güzel olduğunu sana binlerce kez anlatırdı. Her zaman seni mutlu edecek bir çift söze sahipti. Senin hayatında güvensizliğe asla yer vermezdi.

oikawa tooru:
bana kötü olduğunu düşündüğün herhangi bir konu söyle ve ben de sana sayfalarca yazıyla neden bunda çok iyi olduğunu açıklayayım

Bir şeyi yapamayacağını mı düşünüyorsun? Tatlım, öyle bir şey yok.

„a thousand miles away but, girl tonight, you looks so pretty. yes, you do"

Onunla daha çok gençken tanıştın. Aşk neydi bilmiyordun bile. Onu hep uzaklardan gelecek bir ışık olarak bekledin. Evet, o çok uzaktan geldi. Kilometrelerce uzak bir mesafeden...

Oikawa Tooru, hayatına bir anda girmişti. İnternette kendi bloğunda günlerinin nasıl geçtiğini yazıyordu. Herkesin esprilerine ve olaylara verdiği tepkilere güldüğü birisiydi. Onun sadece bir yazısını okumuştun ama diğerlerini okumaya devam ettin.

„times square can't shine bright as you. I swear, it's true"

Bir anda bütün yazdıklarını okuyan bu yabancıyı merak etmişti. Hesabına girdi ve göz gezdirdi. Senin yazdıklarını okumaya başladı. Ondan sonra sana aşkın ne olduğunu öğretti.

İlk günden anlamıştın. Sana cevap verdiği cümlelerinin ne kadar kıymetli ve seni başka bir yola sürükleyici olduğunu biliyordun. O, kelimelerin tanrısıydı. Onları istediği gibi şekillendirebiliyordu.

„hey, there Delilah. don't you worry about the distance?"

Onunla sevgili dahi olmadan hayallere daldınız. Sadece bir haftada...

Onun gerçekliğinden bile emin değildin. Onun kafanda kurduğun herhangi bir şey olmasından delicesine korkarak onunla konuşmaya devam ettin. Bunun hiçbir zaman bitmemesini diledin.

oikawa tooru:
işte işler değişti.
bütün sevdamın yüklerini üstüne almaya hazır ol, bebeğim. çünkü büyük bir yükün altına girmek üzeresin.

„I'm right there if you get lonely.
give this song another listen."

Onunla gece geç saatlere kadar konuşurdunuz. Bazen sabah kalktığında ne konuştuğunuzu bile hatırlamazdın ama kalbin hâlâ düzensiz atmaya devam ediyor olurdu.

oikawa tooru:
birisi aksini bana kanıtlayana kadar sen tanıdığım en yetenekli insansın. hatta en iyisi.

„close your eyes, listen to my voice. it's my disguise.
I'm by your side."

Onun için hep oradaydın.

O, seni çok tatlı isimlerle kaydetmişti ama senden hiç bunları beklemedi. Onu, ismiyle kaydetmeni istedi. Sana, ismini çok sevdiğini ve başka takma adlara ihtiyacı olmadığını söyledi. Sen de onun istediğini yaptın.

oikawa tooru:
ben adımı çok seviyorum.
ve bence birbirini ismiyle kaydetmeyenler, bir kişinin kendi ismini seviyor olabileceğini düşünemeyenlerdir.

„oh, it's what you do to me."

oikawa tooru:
sen bana bu kadar fazla şey çağrıştırırken ben seni hangi kelimelere sığdırabilirim?

oikawa tooru:
işte bu yüzden beni ismimle kaydet.

Onunla buluşmak istedin. En sonunda ona sarılmak, her gece seni aşktan delirten bu adamın hasretini sonlandırmak istedin. Onu kollarının arasında hissetmek ve dudaklarını öpmek... Vardı işte hayallerin.

„a thousand miles seems pretty far.
but they've got planes and trains and cars."

oikawa tooru:
sen bana sanatı sevdiğini söylediğin her an, sana her bir zerrenin sanattan oluştuğunu söyleyeceğim.

„I'd Walk to you, if I had no other way."

Ağlamandan nefret ederdi ama her gece yastığını ağlatarak ağlamanın nedeni olurdu. Onun gerçek olduğunu, kafanda oluşturduğun birisi olmadığından emin olmak istiyordun. Bir gün ona:

y/n l/n:
ne kadar zaman alacak olması umrumda değil. bir gün senin yanına geleceğim.
söz veriyorum.

oikawa tooru:
ben de sana, sen bana gelene kadar bir yere ayrılmayacağıma söz veriyorum.

Pekela, o Arjantin'deydi ve sen de... ondan çok uzakta.

Sözlerinizi tutmak için önünüzde fazla zamanınız vardı. Öyle gözüküyordu. Oikawa ölene kadar sözünüzün gerçekleşeceği zamanı beklemeye devam ediyordun. Haberini alamadın bile.

Uzun zaman boyunca mesajlarına cevap vermemeye başladı ama seni engellememişti. Okulun biter bitmez Arjantin'e gittin. Onun oynadığı kulübe uğradın. Derin bir nefes vererek binaya girdin ve... Kapıdaki personelden Oikawa'nın bir yıl önce öldüğü haberini aldın.

Olamaz, diye düşündün. Ölemez.

oikawa tooru:
bir gün kollarımda ağlayana kadar seni, mutluluktan ağlatmaya devam edeceğim.

„seni sadece mutluluktan ağlatmadı ama hoş... sen de hiçbir zaman onun kollarında ağlamadın."

imagine haikyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin