8

364 137 36
                                    

-

O gün sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi esir tutulduğum o büyük eve geri döndüm. Bu sefer bir fark vardı. Büyük kapıdan girdiğimde zorla o odaya götürmüyorlardı. Aksine etrafımda bir tane korumalı adam yoktu. Girişten biraz daha ilerledikten sonra salona geçtim. Yine o yaşlı adam aynı koltukta oturmuş bana bakıyordu. Mavi gözlerini bir an olsun Akın'a benzettim. Onunda gözleri böyleydi. Mavi. Gökyüzü gibi..

Adamın karşısına oturup yere bakmaya başladım. Sanki bir nevi yastaydım. Ya da böyle bir son beklemiyordum. Belki bir başlangıç bile olmamıştı. 

''Benim hiç kızım olmadı. Bir kız evlat nasıl yetiştirilir , ona nasıl davranmam gerek? Hiçbir şey bilmiyorum. Bir çok konuda kendimi geliştirdim. Bir kütüphane kitap okudum. Ama gel gör ki bu konuda sıfırım. Belki sen bana öğretebilirsin..''

Yasıma bir de şaşkınlık eklenmişti. Yüzüne anlamsızca bakıyordum. Neden böyle bir şey yapmak istiyordu? Sorgulamam gereken o kadar çok şey vardı ki.. Şimdi bir yenileri daha etkileniyordu. Ya üşüdüğüm için vücudum titriyordu ya da ürpermiştim. 

''Seninle adamakıllı tanışamadık.. Adım Kenan. Akın'ın da amcasıyım. Biliyorum bu silahlara , takım elbiseli adamlara alışkın değilsin. Ama biz mafya değiliz. Sadece herkes gibi bizimde düşmanlarımız var. Ne kadar yukarıdaysan o kadar da düşmanların oluyor işte.''

Ayağa kalkıp bana doğru bir adım attığını görünce bende ayağa kalkıp ona bir adım attım. Zaten daha iyi bir fikrimde yoktu. Gidip sürünmeye devam mı edecektim? Geride aile mi kalmıştı? Kimsem yoktu. Önüne gelende beni kolayca terk ediyordu. Belki de artık benimde bir şeyler yapmam gerekiyordu. Elini uzatınca uzattığı eli sıktım.

''Odan koridorun sonunda. Sana bir takım şeyler bıraktım. Onları alırsın. Benden istediğin bir şey var mı?''

Bir an için 'Çok fazla terk edildim. Sende beni terk etmezsin değil mi?' diye çocukça sorasım geldi. Ama sustum. Susacaktım da..

''Hayır yok.''

''Güzel. Görüşürüz kızım.'' Bir kez sarıldıktan sonra gitti. Bıraktığı yerde ayakta bir süre durdum. Bu sefer bir şey düşünmeden. Galiba annemin ölümü beni bu kadar etkilememişti. Daha sonra yukarı çıkıp dediği gibi odamı buldum. Beyaz kapıyı açtıktan sonra büyük bir oda karşıladı beni. Tam ortada büyük çift kişilik bir yatak ve iki yanında iki ayrı komidini. Hemen sağda orta boyda bir çalışma masası. Kenarlarında üç çekmece. En alttakinin üzerinde kilidi ve anahtarı. Hemen masanın üzerinde iki tane raf , üzeri bir sürü kitapla dolu. Bir odada en çok dikkatimi gizemli şeyler çekerdi. Hemen gidip kilitli çekmeceyi açtım. Boş olmamasını dileyerek açtım. Boş değildi. Aksine fazla doluydu. Telefon , kredi kartları , araba anahtarı , evin olduğunu tahmin ettiğim anahtarlar , cüzdan gibi bir sürü şeyle doluydu. En altta duran not kağıdını alıp baktım.

'Bütün kredi kartlarının şifresi aynı. Doğum tarihin.'

Kredi kartlarını cüzdana yerleştirdikten sonra yanımda olan kimliğimi de içerisine koydum. Daha sonra içerisinde biraz da para olduğunu fark ettim. Bu durum galiba hoşuma gitmeye başlıyordu. Ayağa kalkıp gidecek iken mantar panoya asılı yeşil not kağıdını gördüm. 

'Her akşam 8'de akşam yemeği.'

Galiba yeni babacığım bu tarz notlar bırakmayı daha samimi buluyordu. Kağıdı buruşturup masaya geri attıktan sonra oda turuma devam ettim ve solda duran büyük gardırobu açtım. Bir sürü kıyafet vardı ama çoğu koyu renkliydi. Hatta açık renkte çok şey bulduğumu söyleyemezdim. Ama bol bol sweatshirt olduğunu görünce bunu sevmiştim. Tam benim tarzımdı. Diğer ilgimi çeken iki şeyden biri odada lavabo olmasıydı. Galiba hayal ettiğim nadir şeylerden biri buydu. Sonraki şeyse siyah perdeler. Tam benlikti. Odada tek bir kusur göremiyordum. Bana bir şey isteyip istemediğimi sormuştu. Daha ne isteyebilirdim ki? Belki yıllarca eşek gibi çalışıp edinemeyeceğim şeyler bir sürü kaybımla beraber kucağıma düşmüştü. 

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin