15

256 101 5
                                    

-

''Umarım şaka yapıyorsundur.''

''Daha önce yaptığımı gördün mü?''

''Balayına mı gönderiyorsun bizi Kenan?''

''Ben sizi konuşmaya gönderiyorum. Sen neden balayı anladın anlamadım?'' dedi şaşkın bir ifadeyle. Utanmıştım. Sinirle ofisten çıkarken son dediklerini duydum. ''Yemeğe son yarım saat unutma.''

Televizyon ünitesinin altındaki çekmeceden bir dal sigara ve çakmak aldıktan sonra üzerime mont giymeden kendimi dışarı attım ve çakmakla sigarayı yaktıktan sonra derin bir 'of' çektim. 'Evinize' deyişini kafamdan çıkaramıyordum. Kafamda echo yapan ses canımı sıkıyordu. 

''Sigara da içiyorsun.'' Sağımda durmuş sigara içiyordu. Orada olduğunu fark etmemiştim. Konuşmadım. Sigarayı bitirdikten sonra içeri girdim. Hizmetliler masayı kurarken eski yerime geçip oturdum. Yavaş yavaş herkes gelmeye başlıyordu. Herkes geldiğinde ihtiyar yemek öncesi konuşmasına başladı. 

''Zümrüt ve Mustafa yanımızda değil ama ailemiz yine bir arada. Akın döndü. Bela'da döndü. Yakında Irak'la olan ilişkilere bu kadar ağırlık vermeyeceğiz ve Mustafa'da gelecek karısıyla beraber. Sizi gerçekten özlediğimi şimdi  herkes bu masadayken daha iyi anladım. Hoş geldiniz çocuklar..'' Dedikten sonra herkesin kadeh kaldırmasıyla güzel bir akşam yemeği yedik. Yemek sonrası salonda toplaşmış sohbet ediyorduk. Eskiye kıyasla çok şey değişmişti. Televizyon bile açıktı. Bir an eskiyi hatırlayınca gülümsedim.

Herkes özellikle Akın'la konuşuyordu. Belli ki araları iyiydi. Ben kendileriyle pek samimi değildim. Ofise geçip öğlen oturduğum deri koltuğa tekrar oturdum.

''Kafamda erkeğe yer vermemem gerektiğini bana söyleyen sendin. O eve gitmek istemiyorum. Kendimi yeni toparladım. Dağıtmak istemiyorum.''

''Ona karşı olan duygularının hâlâ seni heyecanlandırdığını kabul ediyorsun yani..'' dedi elindeki üç kalın dosyayı arkadaki dolaba kaldırırken. Göz teması kurmaması hoşuma gitmiyordu ama alışmıştım da..

''Heyecanlanmıyorum. Aksine huzursuzum.''

''Gitme o zaman.''

''Sahi mi?'' dedim küçük bir kız çocuğu gibi gözüne bakarak. Böyle bir cevap vermesini beklemiyordum. Başını 'evet' anlamında salladı.

''Evet gitme. Daha sonrada merak ettiklerinle tekrar baş başa kalır kafayı yersin.''

''Beni arada bırakıyorsun.''

''O zaman bir daha emirlerimi sorgulama.''

Dediğinde yüzüme bakmıştı. Konuşmanın bittiğini anlayınca yavaş adımlarla odadan çıktım. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğüm anda Akın'la çarpıştım. ''Gidelim.''

-

Arabadan indikten sonra binanın önünde durdum. Onun gelmesini bekleyerek o önden ben arkadan alt kata indik. Tahta kapımız değişmiş yerine beyaz çelik bir kapı gelmişti. Bunun altında bir şey var diye düşünmeden edemiyordum. Akın kapıyı açtığı anda içerisine bakınca şaşkınlığımı koruyamadım. Salon nasıl olduysa büyümüştü. Ayakkabılarımızı çıkarıp kapıyı kapattıktan sonra etrafa baktım. Benim odam yıkılmış ve salona katılmıştı. Ortadaki duvara bir şömine koyulmuştu. Şömine yanında kırmızılı geyikli iki minder ve bir battaniye vardı. Şömine yakılmıştı. İhtiyar her şeye hazırlıklıydı. 

Tek sorun salonda koltuk yoktu. Koca salonda sadece bir şömine iki minder ve bir battaniye vardı. Köşede kalan sehpayı görünce gözlerim yine koltuk aradı. Ama yoktu. Yatak odasına doğru ilerledim. Büyük dolap kaldırılmış yerine siyah uzun dolaplar gelmişti. Ortada çift kişilik bir yatak ve iki yanında komodin. Komodinlerin üzerinde küçük lambalar vardı. Köşede kalan küçük buzdolabını açınca içerisinde bir sürü alkol olduğunu gördü ve kapattım. Resmen her şey planlanmıştı. 

Mutfağa doğru ilerledim. Mutfak dolapları bile değişmişti. Yerlerde artık parke vardı. Buzdolabı camlıydı. İçerisinde bir sürü abur cubur , meyve her şey vardı. En son banyoya gittiğimde buranın bile değiştiğini gördüm. Eski camlı duşakabin gitmiş yerine çift kişilik jakuzi gelmişti. Balayı dediğimde haklı olduğumu şimdi daha iyi anlıyordum. Hızla buradan çıkıp Akın'ın nerede olduğuna baktım. O sırada bana doğru geldiğini gördüm.

''Gel benimle.''

-

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin