18

232 89 19
                                    

-

''Beren kravatımı takmama yardım eder misin?''

Elimdeki rimeli bırakıp odaya geri döndüm. Elinde kravat ne yapacağını bilemez şekilde aynaya bakıp yakalarını yukarı doğru kaldırıyordu. Üstten bir düğmesini daha açtıktan sonra bana baktı.

''Çok karizmatik durmuyor muyum ama?''

''Daha çok lisenin son dersinden çıkmış yaramaz serseriler gibi duruyorsun.'' dedim burun kıvırarak. Tepkisini görünce kafamı arkaya yatırıp sesli bir kahkaha attım. Onu böyle şaşkın görmek çok hoşuma gitmişti. Yanına yaklaşıp düğmelerini ilikledim ve kravatı boynuna doladım. Kravatını sıkıp düzelttikten sonra yakalarını da düzelttim.

''Tam bir beyefendi oldun.'' dedim gülümseyerek. Ama o rahatsız olmuş olacak ki gömleğin yakalarıyla oynayıp duruyordu. Eline yavaşça vurup yakalarını tekrar düzeltmeye başladım.

''Bozmasana Akın.'' dedim dudağımı büzerken. Saniyesinde dudağını dudaklarımda buldum. İşte yine başlıyorduk. Yavaşça dudağımı çekerken mızmızlandım.

''Dudağımda rujum olmadığı için dua etmelisin.'' Dedikten sonra banyodaki aynaya bakıp makyajıma devam ettim. Makyajımı bitirdikten sonra odaya geçip dolabı açtım. İhtiyar her şeyi düşünmüştü. Dolap yerli bir Zara bayisi gibiydi. Siyah askılı bir elbise seçip üzerime giydim. Kolları transparan olan elbise dizlerimin biraz üzerindeydi. V yaka olan elbisenin beline sade bir kemer taktıktan sonra aynaya baktım. Güzel görünüyordum. Son hamleyi saçlarımı açarak yaptıktan sonra 1.65 boyuma uygun siyah stilettoları ayağıma geçirdim. İşte bu kadar!

''Beren.''

Odaya girdiği anda şaşkın şaşkın bana bakmaya başladı. Dilini yutmuş gibiydi. Gülmemi yine tutamadan kıkırdadım. Yavaşça yaklaşıp elimden tuttu ve beni etrafımda döndürdü.

''Galiba seni bana istiyoruz.''

Eliyle belimden tutup kendi vücuduna yapıştırdı. Rahat durmuyordu. Ellerim göğsünde yüzüne bakarak konuştum. ''Bak rahat durmazsan gerçekten geç kalacağız.'' Dedikten sonra boşta duran bileğimi tutup cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Kutuyu açtıktan sonra içerisinde minik taşları olan pandora bilekliği bileğime taktı. Yanağımdan öptükten sonra sol elimden tutup beni salona getirdi. Masada duran montumu bana giydirdikten sonra kendi montunu da giyip kapıyı açtı. Çantamı aldıktan sonra evden çıktık. Ben önden gidiyordum. Bir adım arkadan geliyordu. Arabaya bindikten sonra kemerimi bağladım. Torpidoyu açtıktan sonra silahımı alacak iken elime dokundu.

''Bir an için normal hayata dönsek? Kız isteyip geri döneceğiz..''

''Sadece dolu olup olmadığına bakacağım.'' Başını isteksizce sallayınca silahı alıp şarjörüne baktım. Doluydu. Yerine bıraktıktan sonra torpidoyu kapattım. Gideceğimiz yere yirmi dakikada vardık. Çok uzak değildi ama kızın hâlâ Türk mü yoksa yabancı mı olduğunu bilmiyorduk.

İki katlı gayet şirin bir villaydı. Akın'la beraber arabadan inerken plakadan bizim olduğunu anladığım üç araba daha geldi. Tam zamanında. Gözler bizim üzerindeydi ama bizde Cüneyt'e bakıyorduk. Heyecanlı olduğu çok belliydi. Bütün aile kapıda durduktan sonra en önde Cüneyt heyecanla zile bastı. Çok geçmeden beyaz önlüklü bir hizmetli kapıyı açtı.

''Hoş geldiniz.''

Dedikten sonra hep beraber içeri girdik. Kısa bir koridordan geçtikten sonra büyük salona giriş yaptık. Anladığım kadarıyla kızın ailesi gerçekten zengindi. Bir de zevkli. Köşede duran beyaz kuyruklu piyano gözlerimi alıyordu. Uzun camın önünde durması ve sağda bir boy aynası olması bütün odağı enstrümana çekiyordu. Sol tarafta duran gri koltuklara oturduk. Cengiz ve Seyhan çifti bu akşam biraz komik duruyorlardı. Seyhan koyu yeşil bir elbise tercih etmiş Cengiz'de aynı renk bir kravat takmıştı. Tarık sarı kıvırcık saçlarıyla çok şirin görünüyordu. Çetin ise aralarında en serbestiydi. Kravat bile takmamıştı. Hatta ihtiyar bir şey demese nargilesini alıp burada içebilecek gibiydi. Gözlerimi hızla Çetin'den çektikten sonra Cüneyt'e baktım. Onu hiç böyle görmemiştim. Sonra ihtiyara döndüm. Sanki bitse de gitsek havası vardı.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin