-
Akın kapıyı açınca elimde silah göz ucuyla kapıya baktım. Yine Mehmet gelmişti. Mehmet'i görünce silahı kenara bırakıp onları izlemeye başladım.
''Hayırdır Mehmet?''
''Efendim dışarıda evi gözetleyen bir adam gördüm. Takım elbiseli değil. Kendisini daha önce görmedim. Tanıyor musunuz?'' dedi elindeki telefondan fotoğrafını gösterirken. Onlar fotoğrafa bakarken bende yanlarına gittim. Beni tişörtle gören Mehmet bakışlarını tekrar telefona çevirdi. Bende telefona bakmaya başladım. Uzaktan baktığım zaman tanıdık gelmişti ama yaklaşınca tanımadığımı fark ettim.
''Gözün üzerinde olsun. Bir yere giderse takip et.''
''Tamamdır Akın bey.'' dedikten sonra o gidince kapıyı kapatıp ona döndüm. ''Tanıyor musun?''
''Hayır. O değil de konuşmamız yarım kaldı.''
''Akşam eve gitmemiz lazım biliyorsun değil mi? Dün akşam da gitmedik. Kenan laf yapacak.''
''Sen amcama Kenan deyince bir tuhaf oluyorum.''
''İhtiyar diyeyim?''
''Daha iyi.'' Dedikten sonra elimden tutup beni kendine çekerek belime sarıldı. O sırada nedense aklıma Çetin geldi. Arayıp sormamıştık da.
''Çetin'i unuttuk.! Ne yaptılar acaba?''
''Dağ evine gittiler.''
''Niye söylemiyorsun? Bir an unuttum onları.''
''Aslında bende sana onu diyecektim. Onları almaya gideceğim. Gelmek ister misin?''
''Olur gidelim.'' dedikten sonra odaya çıkıp hazırlanmaya başladık. Çıkardığım pantolonu geri giydikten sonra Akın'ın sweatlerinden beyaz olanı üzerime geçirdim. O da üzerine mavi bir kazak altına siyah bir pantolon giydikten sonra askeri yeşili montuyla yanıma geldi.
''Hazır mısın?''
''Botlarımı giyip geliyorum.''
O aşağı indikten sonra botlarımı ve montumu giyip aşağı indim. Çantamı aldıktan sonra beraber evden çıktık ve arabaya bindik. Telefonumu alıp gelen mesajları kontrol etmeye başladım. Emre 'Naptın? Yaşıyor musun?' yazmıştı.
'Yaşıyorum. Sen naptın?' yazdıktan sonra ihtiyarın attığı mesaja baktım. Sadece nokta yazmıştı. Yazıyla da değil bildiğimiz noktalama işareti nokta. '.'
Sanırım bu mesajın ne anlama geldiğini biliyordum. İki üç kez daha bana böyle mesaj atmıştı. Fazla dağıttığım zamanlar , evi ihmal ettiğim zamanlar ve bir de silah eğitimine gitmediğim ve eğitimleri astığım zamanlar.. Bana mesaj vermeye çalışıyordu. O sırada tekrar ihtiyarın sesini kulaklarımda duymaya başladım. Ellerimi kulaklarıma bastırdım. Çığlık halinde beynime yükseliyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım. Ses susmuyordu.
''Hata, hata.! Hep hata.! Hata üstüne hata yapıyorsun! Seni uyarmıştım!''
''Beren? Beren iyi misin?!''
Gözlerimi açtığımda Akın'ın sağa çekmiş olduğunu fark ettim. Arabayı durdurmuş elleriyle bileklerimden tutup beni uyandırır gibi sallıyordu. Şimdi ne demeliyim diye düşünüyordum. Kendime gelip beni tutan ellerini tuttum.
''İyiyim. Sorun yok. Kulağımda bir ağrı var ne zamandır. Ağrı yaptı ondan. Geçti zaten şimdi.''
''Hata üstüne hata yapıyorsun dedin. Seni uyarmıştım dedin.''
Onları dışından söylemiş olamazsın. Hay kafama. Hadi bakalım Beren hanım. Bunu nasıl açıklayacaksın..
''Fark etmedim bile. Akın hadi gidelim. Daha öncede oldu dedim ya. Hem ben doktorum. Biliyorum yani problemi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *