-
Yine bir panikle uyanıp etrafıma baktım. Akın uyuyordu. Su arandım , yoktu. Yavaşça ayağa kalkıp odadan çıktım. Duvarda duran saate baktım. Sabah yediyi gösteriyordu. Merdivenlere yönelip alt kata indim ve mutfağa girdim. Bu ev beni daraltıyordu. Çaydanlığın altı yanıyordu. Üzerimdekilere bakıp hızla sürahiye yöneldim. Kimse görmeden odaya çıkmayı planlıyordum ama tabi ki öyle gelişmedi. Bardağı doldurduğum sırada mutfağa Çetin girdi.
''Şey ben Kevser'e bakmaya gelmiştim.''
''Ben geldiğimde burada değildi.''
''Çetin?'' Kevser'de aramıza katılmıştı. ''Tövbe tövbe. Utanmıyor musun böyle gezmeye evde çıplak çıplak?'' Çıplak dediği üzerimde atlet altımda iç çamaşırım vardı. Bir nevi mayo giymiş gibiydim. Ne olmuş deseni yok diye mi bu tantana?
''Götürsene şunu.'' Dedim Çetin'e bakarak. Şimdi Akın'da aramıza katılmıştı. Kapıda duran Çetin'le Kevser'i geçip yanıma geldi.
''Ne oldu?''
''Kevser ilk defa iç çamaşırlı kadın görüyor.'' O sırada Akın'a baktım. Onunda üstü çıplaktı. Gülmeye başladım. Kevser 'tövbe' içinde Çetin'le beraber içeri gidiyordu.
''Kızım niye bu şekilde geliyorsun mutfağa? Bin tane erkek var evde. Çetin'i de biliyorsun.''
''Sen niye böyle çıkıyorsun? Kevser'i biliyorsun.''
''Aynı şey mi acaba? Az indir atletini aşağı. Önümden yürü.'' Akın'ın bu hallerine bayılıyordum. Elimde su ben önden o arkamdan odaya geldik tekrar. Bu sefer kimseyle karşılaşmamıştık. Suyu tek içişte bitirdim. Büyük bir rahatlamayla tekrar yattım yatağa.
''Hangisi?'' Bir elinde beyaz diğer elinde askeri yeşili bir gömlek vardı. İşaret parmağımla beyazı gösterdim. Altına siyah bir pantolon giydikten sonra gömleği giyip bana döndü.
''Hayırdır nereye böyle süslenildi?'' dedim baştan aşağı süzerek. O sırada parfüm sıkıyordu.
''Bugün büyük gün. Yeni şirket yeni işler.''
''Bende gelicem.'' Dedim ayağa kalkıp yanına giderken. Gömleğinin yakalarını düzeltmeye başladım.
''Sen bir süre evdesin.'' Tam konuşacakken dudağımdan bir tane öpüp konuştu. ''Kaçacağını bildiğim için söylüyorum. Bugünlük evde kal. Yarın gel. Daha taşınma aşamasındayız. Bugün evle de birinin ilgilenmesi lazım. Diğer evden adamlar eşyaları getirecekler. Öğlen burada olurlar.'' Biraz mantıklı da gelse bünyem kabul etmiyordu. Tekrar konuştu. ''Zümrüt'le Kevser iki kişi yetişemezler. Bugünlük. Yarın bizlesin , söz veriyorum.''
''İyi tamam.'' dedim dudak büzerek. Bu sefer uzun bir öpücükle karşıladı dudaklarımı. Kalçamdan tutarken ufak bir inilti çıkardım. Kapıdan gelen sesle geri çekildim.
''Kahvaltı hazır.'' Tarık gelmişti. Şaşırdım. Normalde pek konuşmaz , hareket etmezdi. ''Tamam geliyoruz.''
Kapı kapanınca yanağımda bir tane öptü ve çorap seçmeye başladı. Bende üzerime uzun kollu siyah mevsimlik bir elbise giydim. Bugün hava güzeldi. Soğuktu ama İstanbul gibi değildi. Bir rüzgar vardı. İnsanı üşütmeyen.
Telefonumu elbisemin cebine koydum. Beraber odadan çıkıp alt kata indik. Herkes masanın etrafında oturmuş bizi bekliyordu. Yan yana oturduk. Mustafa'nın işaretiyle herkes ortadaki tabaklardan almaya başladı.
''Bela.''
''Efendim?''
''Bugün ne yapmayı düşünüyorsun? Şirkete mi geleceksin , evde mi kalacaksın?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *