58

54 20 2
                                    

-

Çetin'in Ağzından -

Teknedeki toplantıya gitmek üzere şirketten çıktığımda kapıda Mustafa ağabeyimle karşılaştım. Aceleyle koridora doğru gidiyordu. Bir şey demedim. Ece beni merdivenlerde bekliyordu. İstanbul'daki asistanım Merve ve daha birkaç çalışan gelmediği için yeni insanlarla çalışmaya başlamıştık. Akın'ın da asistanı yeniydi. Merdivenlere yaklaşınca yanıma geldi. İşe almadan önce görmüştüm ama bugün gözüme farklı gelmişti. Gerçi iş için bir ton kadın başvurmuştu. Hangi birini hatırlayacaktım ki. 

Saçları omuzlarında kumraldı. Makyajının abartılı olmayışı iyiydi. Bu sıcakta makyaj yapan özellikle abartan kadınları anlamıyordum. Zaten hava bilmem kaç derece. Neyse. Üzerinde şile bezinden beyaz , bol bir elbise vardı. Elbisenin kolları uzun ve yine genişti. Ben yakıştırmıştım. Sandalet giymişti. Aslında iş yerinde genelde sandalet giymezlerdi ama ben doğallığını sevmiştim.

''Günay şirketten henüz kimse gelmedi ama yaklaşık on dakika içerisinde burada olurlar. İsterseniz biz önden gidelim Çetin bey.'' Başımla onayladıktan sonra güneş gözlüklerimi taktım. Güneş tam tepedeydi. Buranın bu sıcaklığına alışmamız uzun sürecekti. 

Marinaya doğru yürüdükten sonra tekneye geldik. Tekneye bindikten sonra arkama döndüm. Orada bekliyordu.

''Gelmiyor musun?''

''Şey.. Ben tekneden biraz korkuyorum. O yüzden size Alina eşlik edecek. Birazdan arayacağım onu.''

''Benim asistanım sen misin? Yoksa o mu?''

''Benim ama.'' sözünü kestim.

''Aması falan yok. Tut elimi.'' Hafif eğilip elimi uzattım. Bir elime bir bana bakıyordu. Yüzümü kaldırıp ona ciddi bir şekilde baktım. Bu sefer düşünmeden birden elimi tuttu. Benden destek alıp yukarı çıktıktan sonra titrediğini hissettim. Gerçekten korkuyordu. Gerçi böyle bir konuda neden yalan söylesin ki diye düşündüm. Gözünü kapattığını fark etmemiştim bile. 

''Şimdi aşağıya bakmadan yürüyorsun. Tamam?'' Başını salladıktan sonra gözlerini açtı. Gözleri kehribardı. Güneşte daha güzel görünüyordu. Çetin bakma. 

Önüme dönüp içeri doğru yürüdüm. O da kenara tutuna tutuna peşimden geldi. Sandalyeyi çekip oturdum. Masada iki dosya , üç kalem ve herkese su ve bardağı vardı.

''Tekne tutmuyor seni değil mi?''

''Denizle bir problemim yok. Sadece yükseklik beni korkutuyor.'' Garip diye düşündüm. Demek ki tek problem yükseklikti. O zaman bu kız asansöre de binemiyor? Düşünmeyi kestim.

-

Toplantı bittikten sonra toplantı sırasında sessize aldığım telefonu açtım. Mustafa ağabeyimin aradığını görmüştüm ama cevap verememiştim. Tekrar aradım. Son çalışta sonunda açabilmişti.

''Abi toplantıdaydım.''

''Samet öldü. Hastanedeyiz biz hep beraber. Sen gelme , şirkette kal. Hepimiz geldik böyle buraya. Orada kimse kalmadı.''

''Nasıl olmuş?''

''Akşam konuşalım Çetin. Zaten ben bir saate geleceğim. Eğer yetişemezsem Trabzonlularla olan toplantıya benim yerime sen gir.''

''Tamam.'' dedikten sonra kapattım. Ece'ye döndüm. ''Trabzonlularla olan toplantı kaçta?''

''O toplantıya Mustafa bey girecek diye not almamıştım ama yanlış hatırlamıyorsam birde.''

''Mustafa yetişmezse ben gireceğim. Unutturma bana onu.''

''Hemen not alıyorum.'' dedikten sonra elindeki tablete kalemle bir şeyler işaretledi. Masadaki sudan biraz içtikten sonra kalktım. Ceketimi ona uzattım. Hava zaten yeterince sıcaktı. Tekrar gözlüklerimi taktıktan sonra çıkmak üzere ilerledim. Bu sefer elimi uzatmadım. Arkamdan geliyordu. Bir gülümseme geldi aniden. Neyse ki görmedi. Zaten çok uzun da sürmedi. Tekneden indikten sonra yürümeye başladık. Şimdi asansöre binip binemediğini öğrenebilirdim.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin