62

40 17 6
                                    

-

Koşarak karakoldan içeri girdim. Etrafa bakıyordum. Burası çok büyük değildi. Koridor boyunca koşmaya başladım. Cengiz'i görünce durdum. Hep beraber oturmuş birbirlerine bakıyorlardı.

''Akın nerde Akın?!'' dedim Cengiz'le Mustafa'ya bakarak. 

''İçeride sorguda. Sen bir sakin ol. Otur soluklan.'' 

Nefes alışımın farkında bile değildim. Hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. Yanıma gelip kollarımdan tutan Cengiz'i sertçe ittirdim. 

''Avukatı geldi mi? Avukatsız mı içeride sorguda?''

''Avukatı geldi. İçerideler.''

''Abi niye en son benim haberim oluyor ya?! Beni ne zaman arayacaktınız? Merak ediyorum ne zaman arayacaktınız?'' Gözlerim Zümrüt'ü arıyordu. Yoktu ''Zümrüt nerede?''

''Lavaboya gitti.'' Beynime dank etti. Bugün olanları ayrıntılarıyla anlattım. O sırada Zümrüt koridorda göründü. Bize doğru geliyordu. Herkes bir derin nefes aldı. Özellikle ayakta duran Mustafa. Zümrüt'e dikkat etmemiz gerekiyordu. En önemlisi de karnında bir bebek vardı. Hedef artık Akın değildi. Ama yine de herkesin attığı adıma dikkat etmesi gerekiyordu. Böyle kime zarar gelecek diye bekleyemezdik. Birinin bir şey yapması gerekiyordu. Muhtemelen o fedakar kişi yine ben olacaktım.

Akın'ı beklerken oturup düşünmeye başladım. Bir şey yapmam gerekiyordu. Bir şey yapmam gerekiyordu. Ferdi'ye mesaj atacaktım. Aklıma ilk gelen buydu ve bunu yapacaktım. Telefonumu çıkarttım ve yazmaya başladım.

'Konuşmamız lazım.' 

Ekranı kapatıp beklerken tırnağımı ağzıma götürdüm stresle. Sonra yanımdakilere belli etmemek için sakince arkama yaslandım. Zaten Cengiz sürekli bana bakıyordu. Özlediğinden mi bakıyordu fesatlığından mı henüz çözememiştim. 

'Yer ve zaman söyle.'

'Gece ikide meydanda.' Garip hissetmiştim bu mesajı yazarken. Geceleri gizli gizli Demir'e çalıştığım günler geldi aklıma. Pişman değildim ama yapmamam gerekiyordu. Önce bizimkilere söyleseydim belki durum buraya kadar gelmeyecekti. Biz Muğla'ya taşınmak zorunda kalmayacaktık. Demir ölmeyecekti. Zümrüt katil olmayacak Akın suçlanmayacaktı.

Kendimi suçlamayı da bırakmalıydım. Her şey aniden gelişmişti. Demir bana orada bu işi teklif etmemişti. Beni zorlamıştı. Ne yapabilirdim ki o an?

Gerinip kolumdaki saate baktım. İçimden küfürler saydırırken hastaneye gitmeyi unuttuğum için deliriyordum. Gerçi yetişebilirdim. Bir saat kalmıştı. Akın ne olacaktı? Durumu öğrenmeden gidemezdim. Sabırsızca beklemeye başladım. Yaklaşık on beş dakika sonra Akın'la beraber bir kadın çıktı. Arkalarından da bir polis memuru. Mustafa atıldı önce. Cengiz'e baktım. Sanki o konuşacaktı da Mustafa atılmış gibiydi. Suratı ekşimiş Cengiz'i görmek güzeldi ama aklım avukattaydı.

''Derin durum ne?'' Polis memuru uzaklaşınca Derin ağzını açtı ama Akın kesti konuşmasını. Bugün herkes birbirinin konuşmasını kesiyordu. 

''Demir cinayeti. Polis beyler benden şüphelenmişler.''

''Ne olacak şimdi?'' Çetin konuştu.

''Asılsız. Ellerinde delil yok. Onu burada tutamazlar. Birkaç imzadan sonra çıkabilir.'' 

''Derin sana da çok teşekkür ederiz.''

''Ben görevimi yaptım. Geçmiş olsun.'' dedikten sonra gülümseyerek Akın'a döndü. ''Gidelim halledelim şu imza işlerini.''

'Önden Buyurun' dercesine eliyle işaret eden Akın'a baktı. Beni fark etmemişti. Onlar uzaklaşırken herkesin dağılmaya başladığını fark ettim. Kabile gibi toplu halde ilerlemeye başladılar. Gözüm diğer koridora takıldı. Oraya doğru yürüdüm. Amacım yangın merdiveni bulmaktı ama arka kapı buldum ve çıktım. Akın beyin keyfi yerindeydi. Benim de şimdi gidip mesleğimi elime almam gerekiyordu. 

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin