57

78 19 10
                                    

-

Sabah yatağımızda uyanmıştım. Bir an için su kaybından öleceğimi düşündüm. Dilim damağımdaydı. Hızla kalkıp mutfağa gittim. Artık bir sürahi şarttı odamıza. Mutfağa girip bardağa su doldurup tek içişte bitirdim. Bir bardak daha koyup oturdum. Şimdi iyiydim. İkinci bardağı da bitirdikten sonra odaya dönüp ılık bir duş alıp dişlerimi fırçaladım. Geceyi hatırlıyordum çünkü abartılacak derece sarhoş olmamıştım. Duştan çıktıktan sonra üzerime lila rengi mini bir elbise giydim. Elbiseyi giydikten sonra aynada vücuduma baktım. Vücudumu saran bir elbiseydi. Askılı giysileri normalde sevmezdim ama bu havalarda çok güzeldi. Göğüslerimi biraz daha belirgin göstermek için elbisenin üst kısmını biraz daha aşağı indirdim. Uzun zaman sonra siyah harici bir renk giyecektim. Gerçekten çok yakışmıştı. Güneş yavaş yavaş çıkıyordu. Akın'a baktım daha uyanmamıştı. Saçlarıma doğal görünümlü bir maşa yaptıktan sonra hafif makyaj yaptım. İki fıs parfümle beraber tamam. Bugün niye birden böyle hazırlanmıştım bilmiyorum ama kendimi çok enerjik hissediyordum. Akın'ı uyandırmak üzere arkama döndüğümde beni izlediğini fark ettim. Gülümsedim. O da gülümseyince gidip yanına oturdum. 

''Nasıl olmuşum?'' Saçlarımı arka attım. 

''Rüyada gibiyim. Ayılayım tekrar bakacağım.'' dedikten sonra yanağımdan uzunca öpüp ayağa kalktı. Su sesinden sonra duşa girdiğini anlamıştım. Ayakkabıların olduğu dolabı açıp hafif topuklu , ipli , siyah ayakkabılarımı aldım. Kahvaltıdan sonra giyerim diye düşünerek açık ev terliklerinden birini giydim. Yatağa uzanıp telefonumu aldım ve sosyal medyada gezinmeye başladım. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Akın belinde havluyla çıkmıştı. Telefona bakarken aradan ona bakıyordum. Saçlarını şekillendirdikten sonra takım elbisesini giydi. Kravat takmamıştı. Göğsündeki düğmelerden birini daha açtıktan sonra ceketini çıkardı. Hava yavaş yavaş sıcaklığını salıyordu. Parfümünden sıktıktan sonra bana döndü. Yanıma geldikten sonra elini uzattım. Elinden tutup ayağa kalktım. Elimden tutup kendi çevremde döndürdükten sonra elini belime koyup kendine çekti ve boynuma uzun bir öpücük kondurdu.

''Çok güzel olmuşsun.'' Yanağından öpüp tekrar ona baktım. ''Ama git üzerini değiştir.''

''Ne?'' dedim anlamayarak.

''Kızım görmüyor musun boyunu?'' Eliyle elbisenin hizasına dokundu. ''Burada elbise mi olur? Etekli mayo gibi bir şey bu. Bununla şirkete gelemezsin. O Samet falan gelecek onunla çalışıyorsun bir de. Bütün gün senin peşinden mi koşayım kimse bakmasın diye. Olmaz. Git değiştir.''

''Sence değiştirir miyim? Ayda yılda bir değişik bir renk bir de elbise giydim. Hoşuma da gitti. İmkan yok değiştirmem.''

''Beren. Çıldırtma beni. Ben işime odaklanamam böyle yaparsan.'' 

İçeriden Zümrüt'ün sesi geliyordu. 'Haydi Kahvaltıya.!' diye bağırıyordu. Akın'ın ellerinden kurtulup kapıyı açtım ve merdivenlere yöneldim. Arkamdan sesleniyordu ama bakmadım. Elbise gerçekten her yerime yapışmıştı. Rahatsız olsam da güzel olduğum için çıkarmayı düşünmüyordum. Salona giriş yapınca bütün bakışlar üzerimde toplandı. Sanki beni ilk defa görüyorlardı. İlk Tarık konuştu.

''Bela sen misin?''

''Of Tarık saçmalama ya.'' Sonra Mustafa konuştu.

''Bugün özel bir gün falan mı? Bugün bir hoş olmuşsunuz hanımefendi.''

''Teşekkür ederim abicim. Özel bir gün değil. Öylesine.''

Masada sadece Çetin sessizdi. Akın gelip yanıma oturunca göz teması kurmamaya çalıştım. Herkes oturunca yemeye başlamıştık. Güzel geçiyordu.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin