Bu kitapta asıl anlatılmak istenen ikinci hayat olduğu için olay örgüleri hızlı ilerlemiştir.
-
Islak zemine basarken çıkan 'şıp' sesi hoşuma gidiyordu. O yüzden çukurlara büyük adımlar atarak ilerliyordum. Genelde eve gittiğimde çoraplarım su içinde kalıyordu ama olsun. O şey bana çok zevk veriyordu. Sırt çantam sırtımda eve doğru ilerliyordum. Aklımdaki tek şey annemdi. Acaba bugün annem evi ne derecede dağıtmıştı? Veya nerede sızmıştı? Bu sefer neye sinirlenmişti ve neyi duvara fırlatmıştı?
Aslında hep böyle değildi. İflas ettikten sonra alkole başlayan annemin önüne evladı bile geçemedi. Gerçi beni pek sevmezdi zaten. Genelde ablamla iyi geçinirdi. Arkadaş gibilerdi. O ölünce..
Düşüncelerimden sıyrılıp yürürken vitrindeki saat gözüme takıldı. Bir süre baktıktan sonra içeri girip koluma taktım. Başka bir saatle ilgilenirken çalışanlardan biri yanıma geldi. Sol bileğime taktığım saati görmeden sağ elimde baktığım diğer saate odaklandı.
''Güzel bir tercih. Bileğinizde görmek ister misiniz?''
''Hayır. Ben anneme bakıyordum aslında ama o biraz daha genç işi. Başka saat önerebilir misiniz?'' dediğim sırada o başka saatlere bakarken sol bileğimdeki saatin etiketini hızla söküp cebime koydum. Burası lüks bir yer değildi veya bir kuyumcu değildi. Sadece saat satan bir yerdi. Ne kadar lüks alarm sistemleri olabilirdi ki..
Stantta boş olan yerdeki saati bulmasını bekliyordum. Bana farklı saatler göstermeye başladı. Demek ki gözünden kaçmıştı.
''Galiba biraz daha düşünmem gerek. Tekrar teşekkür ederim. Sonra tekrar uğrarım.'' dedikten sonra arkama dönüp kapıya doğru yürümeye başladım. Durdurmamasını umuyordum. Kalbim daha hızlı atmaya başlamıştı. Ta ki kapıdan dışarı çıkana kadar. Kimse bir şey anlamamıştı. Temiz işti.
Biraz yürüdükten sonra birden sağa dönme kararı aldım. Büfeye girip atıştırmalık almak istedim. Bugün bir şey yememiştim ve annemin de beni sıcak yemeklerle karşılamayacağını bildiğim için bu doğru bir karardı. Aldığım atıştırmaları çantama koyduktan sonra kestirme yola saptım. Tenhaydı ama eve daha hızlı gidiyordum. Sanki acelem varmış gibi..
Yolun ortasında duyduğum hışırtıyla arkama döndüm. Cebimde taşıdığım bıçak , ufak bir güvenlik önlemiydi. Hırsızı , uğursuzu genelde beni bulurdu. Bir de annemin borç aldığı adamlar var tabii. Uzun hikaye..
Kendi kendime yine düşüncelere dalmışken arkadan gelen bir kolun etkisiyle dizlerimin üstüne çöktüm. Kim olduğunu bilmediğim bir kol boynuma bastırmış bir şekilde bana temas ediyordu.
''Ne istiyorsun?'' dedim kesilen nefesimle.
''Saati ver.''
''Ne?''
Kolunu çekip karşıma geçti. Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine belki aramızda beş yaş vardı. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu.
''O saat ne kadar biliyor musun? Yerinde olmadığını gördüklerinde paranın kimden çıkacağını biliyor musun?''
Sakinliğini koruyordu. Ayağa kalkıp yüzüne baktım.
''Bu seni neden ilgilendiriyor? Baksana dalgana!''
Bileğimi kavrayıp sıkmaya başladı. Canımın acıdığını belli etmemeye çalışıyordum.
''Saati ver.'' dedikten sonra bileğimi bıraktı. Yüzündeki ifade değişmiyordu. Donuk. En iyi ifade edebilen kelime buydu onun yüzünü. Sol bileğimdeki saati çıkarıp ona uzatırken evimizin önünde duran polisleri gördüm. Elim havada kalmıştı. Saati alıp benim baktığım yöne bakmadan geldiği gibi gitti. O sırada ne onu görüyordum ne o saati. Koşarak eve geldim. Bantlarla çevrelenen küçük evimize baktım. Cinayet diyorlardı.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *