-
Gömleğini çıkarmasıyla kanayan yarasını gördüm. Yanına gidip yaraya baktım. Gömleğinin içine sıkıştırdığı havlu sayesinde çok kan kaybetmemişti. Çok derin gözükmüyordu ama dikiş gerektiriyordu.
''Uzan şuraya.''
O sedyeye yatarken bende elime eldivenlerimi geçirdim. Bugün ne kadar yoğun geçiyordu böyle. Yanına gidip yarayı temizledim. Yarayı daha net gördükten sonra malzemeleri dolaptan alıp yanına geldim. Uyuşturucu iğneyi elime almışken elimden iğneyi aldı.
''Çetin versene şunu. Onsuz olmaz.''
''Onsuz yap.''
-
Çetin gittikten sonra aynı sedyede uyuyakalmıştım. Dünde fazla uyumadığımdan yorgun düşmüştüm. Yattığım yerde kımıldanırken başımda ihtiyarı gördüm. Sedyenin karşısına çektiği tekli koltukta oturmuş bana bakıyordu.
''Kızını mı özledin aniden.'' Dedim gözlerim kapalı gerinirken.
''Hangi kızım? Kafama silah dayayan mı?''
''Ne için geldin?''
''Bütün ev seni arıyor. Fırat eve geldi seni göremeyince. Cengiz'de burada nasılsa kimse yok diye kapıyı üzerine kilitlemiş.''
''Saat kaç?'' Dedim aniden oturarak.
''Sabah 10.''
Bütün gece uyuduğuma inanamıyordum. Ayrıca Fırat'ın ayaklanmasına da inanamıyordum. Ne oldu bir gecede de ayaklandı adam. Hızla ayağa kalktım ve üzerimi düzelttim. İhtiyarla beraber dışarı çıktıktan sonra eve doğru yürürken konuştu.
''Küslükten haz etmem.''
''Bende.''
İkimizde eve girdikten sonra yukarı odama çıkıp duş aldım. Duştan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı giyerken Akın'ı aradım. Açmıyordu. Nerede bu adam? Ölsem kalsam haberi olmayacaktı. Oflayarak aramayı kesip telefonumu kenara koydum. Saçlarımı kuruttuktan sonra üzerime siyah bir kazak ve altıma siyah bir pantolon giydim. Makyaj yapmak istemiyordum. Haki rengi uzun montumu giydikten sonra ufak sırt çantamın içine günlük kullandığım eşyaları koydum ve siyah bağcıklı botlarımı giyip dışarı çıktım. Arabama bindikten sonra torpidoya baktım. Silahım oradaydı. İçini kontrol ettikten sonra kemerimi taktım. O sırada yan koltuğuma oturan Çetin'e baktım.
''Gidelim.''
Bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp Akın'ın evine sürdüm. Birkaç dakikaya eve gelmiştik. Arabadan inmeden silahımı aldım. Bahçe kapısının açık olduğunu görünce şüphelendim. Bu kapı genelde kendi kendine kapanırdı ama bu sefer açıktı. Çetin'le beraber içeri girince onun bahçe tarafına yöneldiğini gördüm. Bende kapıya gidip zile bastım. Kaba sakallı genç bir adam kapıyı açmıştı. İşte şimdi işler karışıyordu. Yüzüme 'Ne var? Ne istiyorsun?' der gibi bakıyordu.
''Akın abime bakmıştım ama.''
''Sen kimsin?'' Abim dediğime göre annesiyim geri zekalı.
''Kız kardeşiyim.''
''Geç içeri.''
İçeri bir adım atmamla sırtımda bir silah hissetmem bir oldu.
-
Çetin'in Ağzından..
Arka bahçeden dolanarak uzun camların önünden geçtim. Perdelerin hepsi örtülmüştü ve ev görünmüyordu. Mutfak penceresine doğru ilerledim. Arada kalan mutfak camı sadece bir duvara baktığı için muhtemelen perdesini çekmeyi unutmuşlardı. Salonun hemen dibinde olan mutfaktan dolayı hem salonu hem de merdivenlerin olduğu bölümü hd olarak görebiliyordum.
Salonda iki adam vardı. Bela'yı henüz göremiyordum. Merdivenlerden inen Akın'ı gördüm. Salona geçip uzun koltuğa oturdu. Bir gariplik vardı. Akın esir gibi gözüküyordu ama ellerini ve ayaklarını bağlamamışlardı.
Akın oturduktan saniyeler sonra Bela ve arkasında bir adam gördüm. Adam silahı Bela'nın sırtına dayamıştı. Bir an Bela durunca korktum. Başının döndüğünü buradan anlayabiliyordum. Eskiden de hep böyle olurdu. Adamları buraya çağırmıştım ve gelmeleri an meselesiydi. Bela hâlâ duruyordu. O sırada ağzımı açık bırakacak bir harekette bulundu. Adamın kolunu saniyelik bir hareketle döndürdükten sonra elinden silahı aldı. Adam ondan çok uzundu. Silahı boynuna tutabilmesi için merdiven gerekebilirdi. Adamın kafasına silahla vurduğunu gördüm. Hayran kalmamak elde değildi. Koca adam iki hamleyle yere devrilmişti. Akın'da Bela'nın hamlesinden sonra dikkati dağılan adamın boynuna bıçak dayadı. Salonda silahlı tek adam kalmıştı o da Bela'ya tutuyordu silahını. Daha fazla beklemeden kapıya yöneldim. Kilide bir el ateş ettikten sonra açılan kapıyla içeri girdim. Üçe iki duran tabloya birazdan gelen adamlarla renk gelecekti.
''Hasan'ı bırak yoksa kardeşinin o güzel suratını dağıtırım!'' Dedi adam Akın'a bakarak. Nişan alıp elinde silah olan adamın koluna ateş ettim. Kolundan akan kanlarla yere düşen adama baktım. Acıdan haykırıyordu.
''Çetin niye vurdun adamı?!''
''Sana mı sıksaydı?!'' Anlık gelişmişti her şey. Sanki kafasına sıkmıştım. Bela'nın bu bağırmasını anlayamıyordum. Akın'ın emriyle boynuna bıçak dayadığı adamı alıp elini ayağını bağladım. O da üst kata çıkmıştı. Bela yaralı adamla ilgilenirken çağırdığım adamlar içeri girdi. Yukarıdan kapının zorlanma sesi geliyordu. Akın'ın peşinden yukarı çıktım. Genç bir kadınla beraber merdivenlere doğru geliyordu. Ağlayan kadına baktım. Güzeldi. Hatta çok güzeldi.
''Çetin senden bir şey rica edebilir miyim?'' Başımla 'söyle.' dercesine onayladım.
''Kevser'i daha güvenli bir yere götürür müsün? Neresi olursa..''
Kızın kolundan tuttum ve beraber aşağı indik. O sırada Bela'nın burada olmadığını fark ettim. Kapıda duran adamlardan araba anahtarı aldım ve onların geldiği arabaya doğru yürüdüm. O sırada Kevser'in kolundan tutmaya devam ediyordum. Arabaya bindikten sonra ağlamasını durdurduğunu fark ettim. Anahtarı çevirdikten sonra başındaki siyah şalı çıkartıp dolanan saçını düzeltti. Yüzündeki yaşları iki eliyle sildi. Sonra bana baktığını fark ettim. Arabayı çalıştırmayı unutmuştum. O yüzden bakıyordu. Hızla arabayı çalıştırıp dağ evine sürdüm. Yoldan gözümü bir anlık ayırıp ona bakarsam kaza yapabilecekmişim gibi hissediyordum. Kendimi toparlayarak yola baktım.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *