-
Çetin'le bankta oturmuş Kevser'le Akın'ın konuşmasının bitmesini bekliyorduk. Terminale gelmiştik. Kevser hanım Balıkesir'e geri dönecekti. Akın bey de kendisiyle konuşuyordu. O sırada Kevser'in Akın'ın yanağından öpmesiyle yumruğumu sıktım. Sağ salim gitse de kurtulsam diye bakıyordum. Yoksa elimden bir kaza çıkacaktı.
Konuşmalarını bitirdikten sonra Çetin'le vedalaşan Kevser'e baktım. Sonra gözleri gözlerimi bulmuştu. Bana baktıktan sonra gülümseyerek elini uzattı.
''Tanışmamız pek iç açıcı olmadı ama ben yine de memnun oldum. Size mutluluklar dilerim.''
Uzattığı eli sıktım. Sonra çantasını alıp otobüse bindi. Arkasından hiç bakmadan arabaya doğru ilerledim. Kullanma sırası bendeydi. Daralmıştım. Arabaya binmemle Çetin'i yan koltuğumda buldum. Ben gider gitmez arkamdan gelmişti demek. Fark etmemiştim.
Aynadan Akın'ın geldiğini görebiliyordum. Ön koltuğun kapısını açıp Çetin'e baktı.
''Arkaya.'' dedi sert sesiyle. Çetin inip arkaya geçince yanıma oturdu. Neredeyse akşam olmuştu. Yemek saatinin yaklaştığını görünce eve sürdüm arabayı. Yol boyu kimseden ses çıkmamıştı. Bende konuşmadım.
Arabadan indikten sonra Akın'ın bana doğru gelmesiyle durdum. Çetin'e gitmesi için işaret yaptıktan sonra bana döndü.
''Bana uzak durma.'' dedikten sonra sıkıca sarılmasıyla şaşırdım. Belki de böyle bir hareket beklemiyordum. Ama o kadar hoşuma gitmişti ki pamuk gibiydim şu an. Ellerini belime koymasıyla kollarımı boynuna doladım.
''Seni seviyorum.'' Dedikten sonra boynuna bir öpücük kondurdum. Ben ona onu sevdiğimi mi söylemiştim. Şaşkınlığımı unutarak ona daha sıkı sarıldım. Kokusu kalbimi delip geçiyordu. Geri çekildikten sonra elimden tuttu. Açık olan kapıdan içeri geçtikten sonra elimi bırakmadan ayağıyla kapıyı kapattı. Yemeğe daha on dakika vardı. Koltukların olduğu bölüme geçerken Fırat'ın da orada olduğunu gördüm. Uzun koltuğa oturduğum sırada o da oturduğu yerden kalkarak yanıma oturdu.
''Ooo kimleri görüyorum doktor.''
''Nasılsın? Ağrın var mı?''
''Ağrı kesicilerle idare ediyorum. Gerçi seni görünce ağrı kesiciye ihtiyacım kalmadı gibi.''
''Fırat sen kalk oradan. Geç karşıya otur.'' Fırat'ın kolundan tutup karşıya oturtan Akın'a baktım. Gülmemeliyim hayır.
''Yaralı o bıraksana adamı.''
''Bir şey olmaz ona. Baksana hiç hasta hali var mı şunda.'' Dedikten sonra yanıma oturdu. Bacaklarımız birbirine değiyordu. Bacağının sıcaklığı içimi ürpertmeye yetmişti. Yavaş yavaş herkes masaya toplanıyordu.
''Masaya geçelim o zaman. Bela'cım koluma girmek ister misin? Zor yürüyorum da.''
''Ben girecem şimdi senin koluna.''
Ben gülümsememe hakim olamazken Akın'ın , Fırat'ın koluna girip masaya sürükleyişini izledim. Çok komik gözüküyorlardı. Herkes masaya geldikten sonra ihtiyarın da gelmesiyle herkes yemeğe başladı. Her yemekten önce konuşurdu. Ama bu kez sessizdi. Bu kadar sus pus oturmasının nedenini merak ediyordum.
Yemekten sonra ofise geçtim. Ofiste yoktu. Şaşkındım. Yemekten sonra ofisine çekilirdi. Masasına yaklaşıp koltuğuna oturdum ve evrakları karıştırmaya başladım. Kafasını taktığı bir şey olmalıydı. Kasadan anahtarı aldıktan sonra çekmecesini açtım. Birkaç tane ilaç ve rapor vardı. O sırada sakince içeri giren ihtiyara baktım. 'Hayırdır?' der gibi bakıyordu yüzüme.
''Koltukları şaşırdın galiba.'' dedikten sonra kapıyı kapattı ve tekrar bana döndü. Sonra işaret parmağıyla kamerayı göstererek tekrar bana baktı. Kamerayı unutmuştum.
''Bu ara çok fazla hata yapıyorsun. Ben nedenini biliyorum. Sen biliyor musun?''
''Bir hata yapıyorsam bu kimsenin yüzünden değil. Benim yüzümden. Ayrıca bir hata yapmadım. Babamın odasına giriyorum.''
''Ve gizli gizli evrakları karıştırıp kilitli çekmeceyi açıyorsun.''
Ayağa kalkıp elimdeki rapora bakmaya başladım. Bu yaşta bu hastalığı atlatması neredeyse imkansızdı. İhtiyar kanserdi..
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *