37

107 48 7
                                    

-

Gözlerimi açtığımda bir an etrafı bulanık gördüm. Daha sonra gelen hemşirenin kontrolleriyle etrafıma bakındım. Beyaz geniş bir odada uzunca bir yatakta yatıyordum. Ayaklarımı oynattım. Ellerimde de bir problem yoktu. Doktor yanıma gelip sorular sormaya başladım. Tek tek cevapladım. 

''Sizi emniyet kemerinizin kurtardığını söyleyebilirim. Aksi halde o kazada camdan dışarı çıkmış olmanız belki de şu an hayatta olmamanız gerekirdi. Malum alkollü araç kullanımı. Yaşadığınız şokla bayılmışsınız. Serum bitince taburcu olabilirsiniz.''

''Diğer aracın sürücüsü nasıl?''

''Neyse ki kazada can kaybı yok. Hastanın başına ve çenesine dikiş attık. Yan odada birazdan taburcu edeceğiz.''

Adam azarlarcasına konuşuyordu. Sakinliğini korumaya çalıştığını görebiliyordum. Odadan çıkarken kapıyı sertçe kapatmasıyla irkildim. Hemşirede peşinden çıkınca tavana bakıp derin bir nefes aldım. Üzerimde kendi kıyafetlerim vardı. Bir an kendimi pis hissettim. Sanki bir çamurda yuvarlanmış gibi. Yavaşça doğrulduktan sonra serumu kolumdan çıkarttım. O sırada gözüm kolumdaki saate takıldı. Tam ortadan çatlamıştı. Akın'ın yıllar önce bana verdiği saat. Yıllardır gözümden sakınarak koruduğum saatin camı çatlamıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Sonra komidininin üzerindeki eşyalarımı alıp kapıyı kapattım. Telefonumda yüzlerce cevapsız arama vardı. Telefonumu cebime koyduktan sonra yan odanın kapısının önünde durdum. Kapının yanındaki camdan kendi yansımama baktım. Göz altlarım siyahtı. Alnımın sol tarafına küçük yuvarlak bantlardan yapıştırılmıştı. Oraya dokundum. Acımıyordu. 

Kapıya bir kez yavaşça vurduktan sonra içeri girdim. Yatağın üzerinde kapıya sırtını dönerek oturan adama baktım. Kapının açılmasıyla hızla arkasına döndü. Yeşil gözleriyle bana kim olduğumu sorarcasına bakıyordu. Siyah saçları darmadağındı. Küçük odada üç adım attıktan sonra yatağın yanına geldim. 

''Diğer araçtaki sürücü bendim. Nasıl olduğunuzu merak ettim.''

''Ha şu sünger gibi içip sabahın köründe araba süren sürücü.''

''Özür dilerim gerçekten. Bütün hasarı karşılayacağım.''

''Zenginsin yani.''

''Yani.'' Gülümsedim. Hayatı dalgaya alan bir tipi vardı. Her konuşmasında biraz daha gülümsüyordu.

''O arabayı çaldım ben ya. O yüzden aslında hasarı karşılarsan baya iyi olur. Başıma bela oldu zaten aldığımdan beri.''

''Çaldın mı?'' dedim gülerek.

''Ödünç aldım da diyebiliriz. Bir hafta önce amcamdan aldım. Geri getirecektim bak gülme. Ama arızalı çıktı araba ben ne yapayım? Frenlerinde bir problem var. Onu yaptırmaya çalışıyorum bir haftadır.''

''Kazanın neden olduğunu bence polisten öğrenmeliyiz. Benim alkollü olmamdan mı yoksa senin arabanının frenlerinden mi?''

''Ben aramızda çözdüğümüze inanmıştım aslında. Bu arada ben Cihan.''

''Bela.'' Bir an inanmıyormuş gibi bir bakış attı ama sonra benim ciddiyetimle adımın 'Bela' olduğuna inandı.

''E gidelim o zaman. Benim araba pert ama. Senin ki ne durumda sahi?''

-

Cihan'la sohbetimiz o kadar koyu gidiyordu ki saatin farkına bile varmamıştım. İfade işlerimizi bitirdikten sonra taksiyle sahilde bir çay bahçesine geçmiştik. Taksi parasını ödemesine şaşırmıştım. Herhalde gözümde ne kadar fakir düşündüysem onu cebinde hiç parası olmadığını düşünmüştüm. Kol saatime baktığımda kırık camla karşılaştım yine. Sinirle kazağımı bileğime kadar çekip telefona baktım. 

''Saat 11 olmuş. Kalkalım.'' Ayağa kalkıp kasaya gittiğini gördüm. Montumu giyip çantamı aldıktan sonra bende dışarı çıktım. O gelince sahilde yürümeye başladık. 

''Mühendis olduğuna gerçekten hâlâ inanamıyorum.''

''Mühendis değilim ki hırsızım ben.''

''Okuldan bahsediyorum.''

''İş yok ne yapalım.''

''Bizim şirkette çalışmak ister misin?''

''İlk defa birinden ayak üstü iş teklifi alıyorum. Ama teşekkür ederim. Bu meslekte kafamı yaşıyorum. Ciddi bir yaşam düşünürsem sizi ararım.''

''Sizi ararım. Güzelmiş.'' Güldüm.

''Bekle burada.'' Koşmasıyla ortada öylece kalakaldım. Kenara geçip banka oturdum. Neydi bu şimdi saçma sapan. Nereye gittiğine bakmak için arkama döndüm. Gözükmüyordu. Yaklaşık on beş dakika sonra yanıma oturmasıyla irkildim. Gözlerim denizdeydi. Dalmıştım.

''Nerdesin sen ya?''

Elimi tutup bileğimdeki saati çıkardı ve kucağıma bıraktı. Daha sonra cebinden çıkardığı siyah dijital casio saati taktı. Kafasını yana eğip saate baktı.

''İyi güzel oldu. Beyaz alacaktım da karanlıkta belli eder falan gerek yok. Nasıl beğenmedin mi?''

''Güzel ama gerek yoktu. Benim saatim var.''

''Bir tane daha oldu. Baktıkça beni hatırlarsın artık.''

-

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin