-
Sabah uyandığımda Akın çoktan uyanmış hatta duştan çıkmıştı. Belinde havlusuyla dolabın önünde durmuş takım elbiselerine bakıyordu. Bir tanesini seçip aynanın önündeki tabureye bıraktıktan sonra benim onu izlediğimi fark etti.
''Günaydın.''
''Günaydın.'' dedim sondaki harfi biraz uzatarak.
Esneyerek yatakta oturur pozisyona geçtim. Sonradan hatırladım üzerimde bir şey olmadığını. Pikeyi üzerime çektiğimde Akın pis pis gülüyordu. Al işte sabah sabah utanç yanaklarıma yükleniyordu.
''Gülme.'' dedim ve bende gülmeye başladım. Yere fırlatılmış olan geceliğimi alıp üzerime geçirdim ve ayağa kalktım. Saçlarımı tepeden topladıktan sonra pantolonunu çoktan giymiş olan beyefendinin yanına gittim ve arkadan beline sarıldım.
''Bu sabah pek bir uysalız kedi hanım.''
''Bu sabah böyle.''
''Geceden özel bir şey mi oldu yoksa? Ya da bugün önemli bir gün mü?'' Yine aptal aptal sırıtmaya başlamıştım. Sarılmayı bırakıp önüne doğru yürüdüm ve ona baktım.
''Bugün hastaneye gideceğim.'' dedim konuyu değiştirerek. ''Sinem fakülteden arkadaşım. O da o hastanede çalışıyormuş. Baş hekimle konuşmasını rica ettim. Bugün beni arayacak. Bende hastaneye gideceğim.''
''Çok güzel. İyi denk gelmiş. Seni bırakmamı ister misin?''
''Yok , hayır. Yani ben tek giderim.''
''Peki. Eve yeni temizlikçi kadın gelecekti sabah erkenden. Mutfaktan sesler geliyordu ben uyandığımda. Haberin olsun sonra vurma kadını.'' Güldüm.
''Aman ne komik. İyi oldu. Zümrüt yorulmasın. Ben duşa gidiyorum o zaman.'' Sıkıca sarılıp yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.
''Şimdi gidebilirsin.'' Dedikten sonra tekrar gülümsedim. Sürekli gülümsüyordum ve kendimi tutamıyordum. Bu adam ne yapıyordu böyle bana.
Duşa doğru ilerledim. Üzerimdeki geceliği çıkardıktan sonra suyu ılığa ayarladım ve kendimi suya bıraktım. Kendimi bugün çok dinç hissediyordum. Dün geceyi hatırladıkça gülümsemem sürekli dudaklarıma yerleşiyordu.
Yaklaşık yarım saat duşta kaldıktan sonra bornoza sarılıp çıktım. Akın odada değildi. Saçlarımı kuruttuktan sonra dolabımı açtım. Üç tane elbise vardı gerisi şort , pantolon , tişörttü. Sweatshirt zamanı da geçmişti. Aynı elbiseleri tekrar giymek istemiyordum. Öylece kalmıştım. Giyecek adam akıllı hiçbir şeyim yoktu. Siyah bir pantolon geçirdikten sonra üzerine kırmızılı siyahlı bir tişört geçirdim. Ama giydiklerimden hiç memnun değildim. Ayağıma çorap geçirip spor ayakkabılarımı giydim. Parfümümden bir iki fıs sıktıktan sonra siyah şapkamla siyah güneş gözlüğümü aldım. Ufak bir sırt çantası alıp içine koydum. Telefonumla cüzdanımı da aldım. Araba anahtarı ve her şey tamam.
Odadan çıkıp salona masaya yöneldim. Herkes masadaydı. Muhtemelen beni bekliyorlardı.
''Çok bekletmedim umarım.''
''Biraz.'' dedi Tarık. Yerime geçip oturdum.
''Bu seferlik kusura bakmayın. Bir daha olmaz.'' Herkes yemeğe başlayınca bir güzel kahvaltımı yaptım. Gerçekten kahvaltıyı kim hazırladıysa güzel olmuştu.
O sırada içeri esmer bir kadın girdi. Altında bol bir pantolon üzerinde beyaz bir tişört vardı. Bu kadın temizlikçi olmalıydı. Kırk yaşlarında vardı. Çok yaşlı durmuyordu.
''Mustafa bey. Temizlik malzemelerini buldum. Bütün odalara gireceğim. Bir problem yok değil mi?''
''Yok Emine. Bütün odalara girebilirsin.''
Emine gittikten sonra Çetin sofradan kalktı. Benimde yemeğim bitmişti peşinden bende kalktım. Sonra Akın'da ve herkes yavaş yavaş kalkmaya başladı. Hiç odaya gitmeden direkt kapıya yöneldim. Kapıyı açar açmaz karşımda Akın'la karşılaştım.
''Hastaneye mi gidiyorsun?''
''Hayır. Alışverişe çıkacağım. Dolabımda adam akıllı elbise yok. Yazlık bir şeyler alsam iyi olacak.''
''Tamam bende şirkete geçiyorum. Gidelim.''
Beraber asansöre bindik. Otoparka kadar beraber yürüdükten sonra ayrıldık. Uzun zamandan sonra kendi arabama binecektim. Tuhaf oldu. Anahtarı çevirip en yakın Avm'ye sürdüm. Yaklaşık on dakika süren bir yolculuktan sonra arabayı park edip indim. Biraz yürüdükten sonra vitrinleri gezmeye başladım ve en sonunda bir mağazaya girdim. Daha önce bu adı duymamıştım. Yeni açılmış olmalıydı. Reyonları gezmeye başladım. Elbise , şort , etek , şort etek , takılar , askılılar , tulumlar ve ne bulduysam beğendiğim her şeyi sepete doldurdum. Ayakkabı aşığı olduğum için evde zaten bir ton ayakkabım vardı. O yüzden ayakkabı almadım. Kasaya doğru ilerledim. Büyük bir miktar ödedikten sonra aldıklarımın poşetlenmesini bekledim. Poşetleri aldıktan sonra otoparka gidip elimdekileri arabaya kadar taşıdım ve bagaja koydum. Tekrar geri gitmeye üşeniyordum ama aşırı acıkmıştım ve burada saatler geçmişti. Öğlen olmuştu. Oflayarak tekrar Avm'ye girdim. Yürüyen merdivene yönelip iki kat yukarıya çıktım. Aslında fast food düşünürken kumpir görmemle oraya yöneldim ve kumpir aldım. Masalardan birine yerleştikten sonra telefonumu elime alıp karıştırmaya başladım. Sinem mesaj atmıştı.
'Akşam üstü altı gibi gelebilir misin? Görüşme için.'
'Gelirim. Görüşmek üzere.' yazdıktan sonra hızla yemeğimi bitirdim. Daha eve gidip duşa girmem gerekiyordu. Ayrıca hazırlanmamı da sayarsak fazla vaktim yoktu.
Tekrar iki kat aşağıya inip çıkış kapısına doğru yürümeye başladım ki bir kadın gelip önümde durdu.
''Merhaba. Az önce mağazamızdan çıkarken iki tane poşetinizi unutmuşsunuz. Sizi görünce söylemek istedim.''
''Teşekkür ederim.'' dedikten sonra kadını takip edip ilk girdiğim mağazaya doğru ilerledim.
Mağazaya girdikten sonra kasaya yönelip iki poşetimi aldım ve tekrar teşekkür ettim. Tam çıkacakken orta reyonda askıda bir hırka görerek durdum. Hırka siyah renkteydi ama o kadar güzeldi ki. Bana çocukken teyzemin ördüğü hırkayı anımsatmıştı. Hızlı adımlarla gidip hırkaya dokundum. Gerçekten güzeldi.
''Merhaba. Yardımcı olabilir miyim?''
''Merhaba. Fiyatına bakıyordum ama göremedim.'' Arkasında aynı hırkadan yoktu. Galiba bir tek bu kalmıştı.
''Göremezsiniz arkasına bakmayın. O hırka da satılık değil.'' dedikten sonra elimde tuttuğum hırkayı çekip aldı. Ne yaptığını sorgularcasına yüzüne bakıyordum. Bu ne cüret? Elini cebine götürüp telefonunu aldı ve bir şeyler karıştırdı. Daha sonra telefonu bana gösterdi. İki polis Akın'ın kollarına girmiş evden götürüyorlardı. Ne söyleyeceğimi şaşırır bir şekilde sadece telefona odaklanmışken telefonu kapattı ve tekrar cebine soktu.
''Artık Akın'ı istemiyoruz. Ya Zümrüt'ü getirirsiniz ya da biz kendimiz alırız.'' Peşinden ekledi. ''Ferdi beyin mesajı.'' dedikten sonra pis pis sırıtarak yanımdan hızla uzaklaştı.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *