-
Gözlerimi yavaşça araladım. Hiç yataktan kalkasım yoktu. Yüzü bana dönük mışıl mışıl uyuyordu. Bu aralar hızlı uyanmalarım kesilmişti. Kendimi onun yanında mutlu hissediyordum ve her şeyden uzaktım. Bunun faydasını da görüyordum.
Elimle yüzüne düşen saçlarını çekerken gözlerini kocaman açarak uyandı. Gülümsedim. Şimdi o da gülümsüyordu. Çıplak vücudumla yaklaşarak ona sıkıca sarıldım.
''Günaydın.'' dedim sondaki harfi uzatarak.
''Günaydın bebeğim.'' Bebeğim mi? Bebeğim mi dedi o bana? Bir daha de lütfen.
''Bugün ki planımız nedir acaba Akın abicim.''
''Abi mi?'' dedi yüzünü bana dönüp doğrularak. ''E benden büyüksün. Ayrıca biz seninle kuzen değil miyiz?''
''Allah Allah?'' Dedi sırıtarak. ''Biraz daha böyle gülersen Akın ağabeyin seni yiyebilir.'' Dedikten sonra parmaklarıyla karnımı gıdıklamasıyla gülmeye başladım. Yatakta debelenirken üstüne çıkmamla irkildi. Şimdi bacak aram erkekliğinin üzerindeydi. Huylandığını hissetmiştim.
''Yanlış yere oturuyorsunuz. Sonra sıkıntı çıkabilir.'' dedi yine o sırıtmasıyla.
''Ben şimdi duşa gidiyorum. Sende odana abicim.'' dedim gülerek. Ayağa kalkıp duşa giderken seslendiğini duydum.
''Beni çağırırsan sudan tasarruf edebiliriz.!''
-
Sabah evden çıkmadan önce ihtiyarla karşılaşmıştık. Aslında onunla konuşmam gereken konular vardı ama bunu onunla yalnız kaldığım zaman konuşmak istiyordum. Akın varken de konuşabilirdim ama bu konuyu özel konuşmak istiyorum. Akın'la geçirdiğim zaman doğrultusunda ihtiyarla çok uzaklaşmıştık. Kaç gündür geceleri eve gelmememde tuzu biberi olmuştu. Meslek sahibi olup büyümüş olabilirdim ama onun katı kuralları hep vardı. Herkes geceleri bir çatı altında kalacak.
''Bizimkiler silahları Serdar'ın adamlarına teslim etmiş ama parayı alamamışlar. Üzerine bir de iki adamımız ölmüş. Saldırı düzenlemişler. Silahları onlardan alın. Gerekirse icaplarına bakarsınız. Aslında adam gönderebilirdim ama bu işi sizin yapmanızı istiyorum. Gönderdiğim adamlar malum. Sizinle gelecek adamlar kapıda. Bugün ki planınızı iptal edersiniz zahmet olmazsa.''
Açık kapıdan bizi görünce yanımıza gelmiş kapı ardından bunları söylemiş ve kapıyı yüzümüze kapatmıştı. Bana sinirli olduğunu belki de kırgın olduğunu görebiliyordum. Bu iş biter bitmez onunla konuşacaktım.
''Arabaya bin geliyorum.''
Mutfağa giden Akın'a baktım. Kapıyı açıp çıktım ve arabaya bindim. Bu sefer onun arabasıyla gidecektik. Hava buz gibiydi. Montumun önünü kapattıktan sonra ellerime doğru nefesimi üfledim. Arka koltuğun kapısını açan Akın'a baktım. Koltuğa iki tüfek ve üç tabanca bıraktı. Sonra kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna oturdu.
''Üşüdün mü?''
''Biraz.'' Anahtarı takip arabayı çalıştırdıktan sonra klimayı açtı. Gelen sıcak hava arabaya dolarken üşümem biraz olsun azalmıştı.
''Serdar'ın yerini biliyor musun? Tarif edebilirim.''
''Biliyorum.'' dedi gülümseyerek. Ah çatışma olursa seninle yan yana nasıl çatışacağım. Sana bakmaktan kendimi alıkoyup nasıl adama sıkacağım?
Eski ciddiyetimi surat ifademe yansıtarak arkadaki silahların şarjörlerini kontrol ettim. Hepsi doluydu. Tabancalardan birini yanıma aldıktan sonra önüme baktım. Varmamıza beş veya on dakika kalmıştı. Serdar denilen adamla son üç yıldır iş yapıyorduk. İhtiyarın silah satım ve alım yaptığı kişilere karışma yetkim yoktu ama Serdar denen herifi gördüğüm ilk gün onda bir bozukluk olduğunu anlamıştım. İhtiyarı uyarmıştım ama beni ilgilendirmediğini söyleyerek konuşmayı bitirmişti. Şimdi de onun batırdığı işi biz topluyorduk.
''Geldik.''
Arabadan indikten sonra arkadaki arabaya baktım. Yan yola park etmişlerdi. İnşaat olan eski binaya doğru ilerlerken konuşma sesleri duydum. Hâlâ gitmemişlerdi. Görünüşe göre şanslı günümüzdeydik. Çatışma olmadan insan gibi silahları alıp gidebilirdik.
''Belaa?'' Dedi Serdar yüzüne o pis sırıtmasını yayarken. Sanki kırk yıllık arkadaşını görmüş gibi bir de kollarını açmıştı.
''Benim manevi kızım.!'' Manevi kızım mı? Ne bu samimiyet? Bakışlarımı netleştirdim. Oyun oynamaya gelmemiştik.
''Silahlar nerede?'' diyen Akın'a baktım. Sesi gayet net ve sert çıkıyordu.
''Sende Romeo olmalısın.. Hikayenizi duydum. Genç kızın başı derde girer ve erkek de onu kurtarmak ister. Çatışma sonrası kötü adamlardan kızı kurtaran erkeği amcası Irak'a sürer ve genç çift kavuşamaz. Kavuşamayınca aşk oluyor biliyorsunuz. Ama hayret siz kavuşmuşsunuz. Ne oldu? Kenan'ın olur saatine denk geldiniz herhalde..''
Bunca şeyi nasıl biliyordu umurumda değildi ama ağzını yaya yaya konuşması beni gerçekten sinirlendirmişti. Akın'ın konuşmasıyla ona döndüm.
''Bende seni duydum şerefsiz. Aldığı malın parasını vermeyen düzenbaz. Birazdan kurşunumla buluştuğunda da ağzını böyle yamultabilecek misin bakalım.''
''Silah için mi geldiniz para için mi bilmem. Ama o kadar kolay alamayacaksınız. Kenan bize yamuk yaptı. Yaptığı yamuğun bedeli olarak sizi göndermiş. Sizi de alırız problem yok.''
Serdar'ın silahından çıkan ateşle ikimizde farklı taraflara savrulduk. Belimdeki tabancayla adamlara sıkarken bizimkilerin geldiğini fark ettim. Silah sesleri yükselmişti. Serdar'ın üst kata çıktığını görmemle tam yerimden çıkacak iken Akın'ın sesini duydum.
''Oradan çıkma!'' Dedikten sonra ayağa kalkıp merdivenlere koştuğunu gördüm. Kendini öne atıyordu. Karşıdaki adam sayısına baktım. Sesler kesilince kimsenin kalmadığını fark ederek ayağa kalktım ve yukarı çıktım. Sessiz adımlarla yürürken çatıdan gelen konuşma seslerini duydum.
''Ah çok yazık Romeo. Şimdi seni vursam. Imm tam alnının ortasından. O kaltak sevgilin bile kurtaramaz seni. Sözü gelmişken onu ilk gördüğümde gerçekten kendime hakim olmam çok zor oldu. Kalçaları..-''
''Ulan orospu çocuğu! Ulan sana söz. Kalçana üç el ateş edeceğim! Şerefsiz-''
''Sakin ol Romeo. Sana ne kadar şanslı olduğunu anlatıyorum. Gerçi birazdan öleceğin için bu şansın pek bir işe yaramayacak ama..''
Merdivenlerden aşağıya inip koridorun sonundaki merdivenlerden yukarı çıktım. Bu kapı Serdar'ın arkasındaki kapıydı. Akın'ın beni görüp göz teması kurmasından ve Serdar'ın anlamasından kaçınarak çatıya çıktığım gibi ensesine ateş ettim. Yere düşen adama bakarken Akın'ın silahla Serdar'ın kalçasına ateş etmesini izledim.
''Akın!''
''Orospu çocuğu.'' Derken hâlâ adamın karnını tekmeliyordu. Bana dönmesini sağladıktan sonra ona baktım.
''Şimdi silahları nasıl bulacağız?''
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *