-
Sırt çantama birkaç eşya koyduktan sonra yavaşça montumu giydim. Motor süreceğim için boynuma da kalın bir şal geçirdim. İhtiyara hep bu eve yangın merdiveni yaptırmasını söylemiştim ama araya hep bir şey girmişti ve yangın merdiveni yaptıramamıştık. Şimdi mecburen koridoru yürüyüp merdivenlerden geçmek zorundaydım. Karanlıkta yürürken biriyle çarpışmamak , ses çıkarmamak için nefesimi tutuyordum. Merdivenlerden de sağlıklı bir şekilde indikten sonra etrafa baktım. Kimse görünmüyordu. Yine karanlıktan faydalanarak kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça açtıktan sonra aynı şekilde kapatıp yürümeye başladım. Ses çıkarmamak için yarım saat önceden motoru dışarı çıkarmıştım. Gizlediğim motorun üzerinden muşambayı attıktan sonra motora binip sürmeye başladım. Anayola çıktıktan sonra daha rahat nefes almaya başladım. Akın aklıma geldikçe gözlerim dolsa da rüzgar buna izin vermiyordu. Yarım saat geçmişti ki dedikleri limandaydım. Saatime baktım. 01:57.
Motoru kenara çektikten sonra yere basınca bir tuhaf hissettim. Motor kullanmayalı uzun zaman olmuştu. Biraz yürüdükten sonra telefonumun çalmasıyla açmam bir oldu. ''Sağdan yürü. Koyu kırmızı gemi. Ona bineceksin. Ferdi orada.''
Sağa dönüp dümdüz yürüdükten sonra limanın dışında kalan gemiye adımımı attım. Tahmin ettiğim kadar büyük bir gemi değildi. İçeri girdikten sonra bir boşluk hissettim kimse görünmüyordu. Kaptan köşküne geldiğimde üç adam gördüm. İki tanesi karşıya bakarken biri de başlarında duruyordu. O an tanıştık Ferdi'yle.
Üzerinde balıkçı yaka siyah kazağı altında siyah pantolonuyla oldukça karizmatik görünüyordu. Karanlıkta daha siyah olan gözlerine onu tanımadan baktım. ''Bela sen olmalısın.''
''Evet.''
''Ferdi.'' Diğerlerini tanımadığım için soramadığım soruyu Ferdi'yi dışarı çekip öyle sordum. ''Silahlar nerede? Üç saate geleceğini söylemişti Demir.''
''Sen gelmeden iki saat önce aldık silahları. Şimdi de depoya götürüyoruz.'' Konuşurken bile yüzünde mimik oynamıyordu. Soğuk havada ürpermiştim. Geminin hareketlendiğini hissetmemiştim bile. Biraz aşağıya bakınca daha yeni hareketlendiğimizi gördüm.
''Niye bu kadar az adam var?''
''Altı adam aşağıda. Altısı da yukarıda. Şu an gemide on altı kişiyiz.''
''Depoda saat kaç gibi oluruz?'' Bu kadar soruya ifadesi kayıtsız kalamamıştı belli ki. ''Bir yere mi yetişmen gerekiyor?'' dedi imalı bir şekilde.
''İşim saatlerle.''
''Çok sürmez.''
-
Silahları karşıya geçirmemiz , deponun en ücra köşesine taşımamız , etrafı kontrol etmemiz o kadar uzun sürmüştü ki yorgunluktan silahların üzerinde uyuyabilirdim. Neden biraz uyumadan geldiysem? Neden olacak? Gelmeden önce bir ilişkinin bitmesine sebep olduğun için olabilir. Akın'la bu olayı çözmem lazım. Eve gider gitmez onunla konuşmam gerek. İçimden bunları geçirirken saate baktım. 06:48.
Getirdiğimiz depo bir arsadaydı. Ev gibi inşa edilmiş dikkat çekmeyen bir yerdi. Ama çok zekice inşa edilmişti. Ferdi'nin anlattığına göre camlar bile kırılmaz camdı. Bir an bizim eve de böyle cam gerektiğini düşündüm. Her seferinde cam taktırtmak sıkıcı oluyor.
Kapıya kilidi vurduktan sonra çıkış kapısına doğru ilerledik. Buradan da çıktıktan sonra tekrar arabaya binip limana geldik. Gemi yine oradaydı. Yine karşıya geçmek zorundaydık. Motorum orada kalmıştı. Gemiye doğru yöneldiğim sırada Ferdi'nin elini belime koymasıyla irkildim ve geri çekildim.
''Biz tekneyle geçeceğiz.'' Onun peşinden tekneye bindim. Diğer adamların hepsi geldiğimiz gemiye binmişlerdi. Masanın kenarına sandalyelere oturduktan sonra sırtımın yine ne kadar ağrıdığını fark ettim. ''Bugün o adamı yakalaman dikkatimi çekti. Başta amcam seni niye bu işe aldı diye merak etmedim değil doğrusu. Ama şimdi daha iyi anlıyorum.'' Malları taşırken evsiz bir adamı fark edip arkadan yaklaşıp boynuna bıçak dayamıştım. Ama bıçağı boynuna dayarken evsiz olduğunu bilmiyordum tabi. Burada kimsenin yaşamadığını fark edip yağmur almayan kısma geçip orada kalmaya başlamış. Anlattıklarına göre. Başta yine de pek inanmasam da Ferdi'nin gürültüye gelmesi ve adamı göndermemi söylemesiyle bıraktım. ''Bende merak ediyorum. Benim burada yapacak işim yok. Sen zaten düzeni kurmuşsun.''
''Evet kurdum ama dediğim gibi şimdi daha iyi anlıyorum. Sen düzenini kurana kadar benimlesin..''
''Ama neden? Ne istiyor?'' Söze atladım hemen devamını dinlemeden.
''Sen işi anlayana kadar yanımda durmanı istiyor. Çünkü beni gönderecek ve bu işin başına seni geçirecek.'' Şimdi taşlar yerine oturuyordu.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *