-
Gece iyice çökmüştü. Barışmıştık ama herkes köşesine çekilmişti. Balkona çıkıp sandalyeye oturdum. Dışarıyı izlemeye başladım. Sabah cehennem gibi sıcaktı. Şimdi ise soğuk bir esinti vardı. İnsanı dinlendiriyordu. Yine düşünmeye başladım. Mustafa başa geçmeyi becerebilmiş miydi? İstanbul'dan gidince ne değişmişti? Buraya kadar yine peşimizden gelmişlerdi. Orada durup yine 'biz yapmadık' diyebilirdik. Ama Mustafa'nın öncülüğünde bu eve gelmiştik. Şimdi bu evden çıkıp başka bir eve gidecektik. Yaptığı işi yarım yapıyordu. Cengiz tam mı yapıyordu? Yapmıyordu. En sonunda psikolojim bozuk diye karıya kıza vurup tatile gitti. Bizi öylece bıraktı. Kenan yaptığı işi tam yapıyordu. Onun bir ağırlığı vardı. Ne Cengiz ne Mustafa onun tırnağı edemezdi. İyi de onlarda yapamıyorsa bu işi kim yapacaktı? Ben mi? Daha neler..
Akın'da da bir haller vardı. Bir sıkıntısı var ama anlatmıyor gibi. İki defa da sordum. Ama bir şey yok deyip geçiştirdi. Bir şey olduğunun farkındayım. Gizli saklı iş yok kuralı sadece Bela'da geçerli sanırım. Bir şeyler dönüyor ama benim yine haberim yok.
Yanımdaki sandalyeye Çetin'in oturmasıyla tekrar düşüncelerimden uyandım. Elinde iki bardak bir şişe de viski vardı. Bardaklara viskiyi koyarken konuştu.
''Bugün sürekli düşünüyorsun. Paylaşmak ister misin?''
''Yönetimden memnun olmayan anarşiler gibiyim. Elimden bir şey gelmiyor.''
''Güzel benzetme. Al belki bir faydası olur.'' dedi bardağı uzatırken.
Bardağı alıp tek içişte bitirdim. Sanki sabahtan beri ihtiyacım olan tek şey oymuş gibi. Yadırgamadı , sorgulamadı. Kendi de bardağı tek içişte bitirdi ve bardaklara tekrar viski koydu. Bu sefer bardağı ağzına kadar doldurdu.
''Bunu da tek içişte bitirebilir misin?''
''Yarışacak mıyız?'' Güldü , o gülünce bende güldüm. ''Sende ne var ne yok? Sen ve Ece'de?''
Fark etmediğimi mi sanıyordu gerçekten? Her şey o kadar belli değildi. Belki fark eden sadece bendim. Çünkü Çetin'i iyi tanıyordum ve o kıza baktığı gözleri de biliyordum.
''Çok mu belli ediyorum?''
''Biraz.''
''Boşanma neden bu kadar uzadı bilmiyorum ama yarın bu iş bitiyor. Boşanmadan da sanki boynumda bir ip hissediyorum. Kız bana gelse diyecek ama evlisin olmaz. Gereksiz bir telaş. Üzerimden atmam gereken bir yük.''
''Öyle düşünme. Baksana yarın bitiyormuş zaten. Kız nasıl? Yani karakter olarak.''
''Çok masum. İçinde olduğumuz hayata bakarak.''
''İçinde olduğumuz hayat..'' dedim uzaklara bakarak.
Tam düşüncelere tekrar dalıyordum ki herkes birden masaya yöneldi. Cengiz başta olmak üzere Mustafa , Akın ve Tarık sandalyelerini çekti. Onlar oturunca bakışlarım da onlara döndü mecburen. Neydi onları birden getiren. Akın'a baktım. Bana bakmıyordu. Derdi neydi bunun?
''Tosbağa Yaşar yarın akşam kumarhane açıyormuş. Hep beraber gideriz. Davete icabet etmek gerek. Mustafa , Akın , Bela dördümüz gideriz. İki erkek evde kalsın Çetin. Tarık'la yengenizin yanında evde oturun. Adamlar zaten kapıda.''
Cengiz konuşmaya giriş yapmıştı. Çetin başıyla onayladı. Tarık'ta memnun görünüyordu.
''Anlaştıysak siz yatın artık. Biz biraz konuşalım.''
Çetin bana dönüp 'iyi geceler' dileyince bende kolunu sıvazladım ve gülümsedim. Tarık'ta herkese 'iyi geceler' deyip içeri geçti. Konuşulacak şeyi çok merak ediyordum. Akın'ın suratı neden böyleydi çok merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Action* Yağmurdan siyah saçları hafif ıslanmış , yeşil gözlerine hafif su inmiş sert suratıyla bana bakıyordu. Yaşlı değildi. Aksine aramızda çok yaş farkı var gibi durmuyordu. Yüzüme donuk suratıyla bakmaya devam ediyordu. ''Saati ver.'' *