53

145 33 7
                                    

-

Neredeyse akşam olmuştu. El ele asansöre binince saçma sapan bir gülme tutmuştu ikimizi de. Aptal aptal sırıtıyorduk. ''Gülmesene.'' dedim diğer elimle beline vurarak. Ciddi durmaya çalışıp sonra tekrar gülüyordu. Asansörün kapısı açılınca karşımızda Kevser'i görmeyi beklemiyorduk. Ellerimize kısa bir süre baktıktan sonra çıkmamızı bekledi.

''Nereye Kevser?''

''Çöpleri çıkaracağım.''

''Tamam.'' Sana ne bırak nereye gidiyorsa gitsin. Bir daha da gelmesin. 

Kevser'in gitmesiyle beraber eve girdik. Herkes salonda koltuklara yayılmış çay içiyordu. Yan yana koltuğun kenarına oturduk. 

''Çay içer misiniz?'' Dedi elinde çaydanlıkla gelen Zümrüt. Akın bana kaş göz yapıyordu. İçmeyeceğimi söylercesine başımı salladım.

''Sen bana ver Zümrüt bir bardak.''

''Sizde geldiğinize göre artık konuşabiliriz.''

''Konuşalım.'' Dedim atılırcasına. Sonra sustum.

''Önceki evi sattım. Artık burada yaşayacağız. Şirketi de sattım.''

''Mendil satarak geçiniriz artık.'' dedim şaşkınlıkla. Bunları ne ara yapmıştı? Aklım almıyordu.

''Mendil satarak geçinmeyeceğiz. İflasta değiliz. Oradaki şirketi marinaya taşımaya karar verdim. İşlerimizi deniz üzerinden halledeceğiz.'' Bunu neden düşünememiştim. ''Demir olayına gelirsek başka biri var cinayeti üstlenecek , nefsi müdafaa olarak yargılanacak. Yanında iki şahit daha var. Bizim evde vuruldu olarak göstermemek için yakınlarda bir yere götürdük. Bu nedenle de ifademizi almayacaklar. Bizim ailemizin olayla hiçbir alakası yok. Bu konunun da bir daha açılmasını istemiyorum.''

''Madem ailenin hiçbir alakası yok neden biz buraya taşınıyoruz?''

''Değişiklik olsun. Sende biraz İstanbul'dan uzak kalsan daha iyi. Baksana gizli gizli iki işte çalışmaya başlamışsın.''

''Ne şimdi bu? Bu seni hiç alakadar etmez.''

''Bu evde olan her şey beni ilgilendirir. Bu evdekilerin yaptıkları da.''

''Cengiz gidince bu iş sana kaldı. Ama sana olmamış. Cengiz bir tık daha iyi idare ediyordu.''

''Beren.'' Bana bakan Akın'a döndüm. Susmamı söylüyordu ama konuşmadan da duramıyordum. 

''Beren artık babam yok. Şirketle ilgilenmek zorunda değilsin veya silahlarla ilgilenmek. İstersen bir hastane satın alırız. Orada çalışırsın. Doktorluk yapmak istemiyor musun?''

''Ben yorgunum. Uyumak istiyorum.'' Kevser içeri girmişti.

''Bu arada.'' Dedi Mustafa ben ayağa kalkarken. ''Cengiz sabaha karşı burada olacak. Artık o kadın gelir mi bilmem ama. Ev diğeri gibi büyük değil. Herkese ayrı oda veremedik. Cengiz gelmeseydi o oda senindi ama geleceğini söyledi. O yüzden ya Tarık'la kalacaksın ya da Akın''

''Neden hepimize göre bir ev tercih etmedin?''

''İnsanlarla iç içe bir yer tercih etmek istedim. Başka insanlarla da arkadaş olalım istedim. Komşuluk ilişkilerimiz olsun dedim. Fena mı etmişim?''

''Bazen Kenan'ı gerçekten çok arıyorum.'' Salondan çıkıp on adım sonra merdivenlere yöneldim. Üst kata çıkıp en başta belirlenen odalardan birine Akın'ın odasına girdim. Önceki evdeki eşyalarımız yarın kamyonla gelecekti. Giyecek hiçbir şeyim yoktu. Zaten her yer bomboştu. Yatağa nevresim takımı bile geçirilmemişti. O kadar yorgundum ki.. Duşa girsem orada bile uyuyabilirdim. Bir anda kendimi Muğla'da emekli evinde bulmuştum. Saçma sapan bir gün geçiriyordum. Bir an için Ferdi'yi aramam gerektiğini hissettim. Sabah görmüştüm onu en son. Sonra da zaten ben kaybolmuştum. Ferdi'yi ararken poşeti daha açılmamış yatağa oturdum. En son çalışta sonunda telefonu açabilmişti.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin