24

180 70 7
                                    

-

Uyandığımda Akın'ın üzerinde buldum kendimi. Nasıl uyuduysak sadece sol bacağım biraz yatağa değiyordu. Kendimi hafifçe kenara almamla uyanır gibi oldu. Deliksiz uyumuştum. En son ne zaman böyle uyuduğumu hatırlamıyorum bile.

Sıcak hissetmemle üzerimdeki siyah kazağı çıkartıp kenara koydum. İçimde atlet olduğu için kendimi daha rahat hissediyordum. Akın suratını bana çevirip uykulu gözlerle bana bakarken konuştum.

''Günaydın..''

''Günaydın sevgilim.'' dedi bana doğru kolunu uzatırken.

''Bugünkü planımız nedir acaba Akın bey? Bu sefer beni kaçırsınlar diyorum ne dersin? Sonuçta en son seni rehin aldılar. Sürekli ben seni kurtaramam ama değil mi?''

''Doğru. İlk ben seni kurtarmıştım. Dün de sen beni kurtardın. O zaman dediğin gibi sıra sende. Hazırlan da kaçırayım seni.'' dedi yatakta doğrulurken. Elimle karnına yavaşça vururken gülümsedim. Dalga geçiyordu bir de.

''Geç sen dalganı.'' dedikten sonra ayağa kalkıp dolaptan Akın'ın tişörtlerinden birini seçtim. Kendi eşyalarımın da birazı burada olduğundan içlerinden iç çamaşır ve çorap aldım. Banyoya gidip duşumu aldıktan sonra orada giyinip kapıyı açtım. Kapıyı açmamla buharların dışarıya taşması bir oldu. Mutfaktan müzik sesleri geliyordu. Bu şarkıyı biliyordum ve adımın geçtiği yerde gülümsemeye başladım.

Aldım başıma belayı
İlk günden belli biraz, delisin
Biraz, kendine has, biraz, maceracı. Aldım başıma belayı
Yüzün ellerin can yakıyor
Gamzelerin, dert oluyor, gidişin
Dert oluyor, hemen, dönmeyişin. Sesinde aşk var bi' ben duyuyorum
Kalbimde taşla yapamam biliyorum
Sabah olunca çık gel bekliyorum. Sesinde aşk var bi' ben duyuyorum
Kalbimde taşla yapamam biliyorum
Sabah olunca çık gel bekliyorum
Çık gel bekliyorum. İlk sofra kurulunca
Koş gel bekliyorum
Son şarkı duyulunca, ooof
Durmam söylüyorum
Sesinde aşk var bi' ben duyuyorum

''Bu şarkı bana özel galiba.'' dedim masada duran dilimlenmiş mandalinadan alırken. Mutfakta duran bar tipi masaya yönelip sandalyeye oturdum ve ağzıma bir mandalina attım. O ise yumurtayı çırpmakla meşguldü.

''Aslında giderin var baya. Yani şu üstündekini çıkartsan falan tam bir biscolata erkeği olabilirsin.''

''Emrinize amadeyim hanımefendi.'' Dedikten sonra üzerindeki kazağı çıkartıp kenara koydu. Gözlerimi vücudundan alamazken konuştu. ''Öyle hayran hayran bakmaya devam edersen kahvaltı yerine seni yiyebilirim.'' demesiyle gülümsemeye başladım. O sırada yumurta çırptığı kabı tavaya döküp yanıma geldi ve yanağımdan öpüp belime sarıldı.

''Bu kadar güzel gülmek zorunda mısın?'' Ona dönünce elleriyle sandalyenin kenarlarını tuttu. ''Ayrıca siyah sana çok yakışıyor.'' dedikten sonra alnımdan öpüp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Nereye gittiğine bakarken seslendi. ''Devamı sende!''

Bir an durduktan sonra bıraktığı yumurtanın kenarlarında hava alması için tahta kaşıkla boşluk açtım. Dolapta kahvaltılığa dair tek şey bir zeytindi. Ekmek bile yoktu derken kapı zilinin çalmasıyla kapıya koştum. Mehmet elinde poşetlerle kapıda duruyordu. Evdeki çalışanlarımızdan biriydi.

''Bela hanım , Akın bey bunları istemişti.''

''Tamam Mehmet sağ ol.'' dedikten sonra poşetleri elinden alıp kapıyı kapattım ve mutfağa geçtim. Poşetleri boşaltmaya başladım. Peynir , salatalık , domates.. Her şey vardı. O sırada ses çıkaran yumurtaya dönüp altını kapattım. Soğuyacaktı ama yapacak bir şey yoktu. Bunlar gelmeden önce yapsaymış diyerek kahvaltılıkları hazırlayıp masaya dizdim. En son tavayı koyduktan sonra Akın beyi beklemeye başladım. Sonra şarkıyı değiştirdim. Beş dakika sonra merdivenlerde belinde havluyla göründü.

''Bu kadar saat neredeydin?''

''Duşta.'' dedi sakin bir tavırla. Kendimi anne gibi hissettim. Sanki çocuğuma hesap soruyordum. İçimden güldükten sonra yine kulağımdan fısıldayan ihtiyarın sesiyle kendime geldim. Gülmememi söylüyordu. Şu iki gündür onun sesini duyup duruyordum. Yine başlamıştı işte.

Karşımdaki sandalyeye oturup ekmek bölerken ona baktım. Saçları ıslaktı ve bir kirpiyi andırıyordu karşımda. Ona bakarken tüylerim ürperiyordu birden heyecanlanıyordum. Ellerindeki belirgin kemikler ve vücudu..

Aslında onun hakkında bilmediğim çok şey vardı. Annesi ve babası nerede? Neden amcasıyla yaşıyor? Önceki hayatında -benimle tanışmadan önce- ne yapıyordu? Hangi bölümden mezun? Veya bir üniversite okudu mu?

Aşka olan inancımı kaybetmişken tekrar gelmişti. Şimdi gitmesinden o kadar çok korkuyordum ki ama ona belli etmek istemiyordum. Tekrar gitmesini düşünemiyordum.

Masanın sağında duran çekmeceyi açıp evlilik cüzdanı çıkardı. Ve bana gösterdi. Açmamı söyler gibi bakıyordu. Yüzüm düşmüştü. Sabah sabah ne gerek vardı? Evlilik cüzdanını açınca Kevser ve onun fotoğraflarını gördüm.

''Evet?''

Dedikten sonra elimdeki evlilik cüzdanını alıp parçaladı ve çakmakla ateşe verdi. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Ne yani yaktın diye şimdi evli değil misin? Niye artistlik yapıyorsun?

''Artık evli değilim.'' hah çok güzel. Hakim Akın bey evrağı yakarak kendini Kevser'den boşadı. Ben ona anlamayan bakışlarla bakarken açıklamaya başladı.

''Sürprizim buydu.'' dedi ve bakışlarımın değişmediğini görünce devam etti. ''Formaliteydi. Senden başkasıyla gerçekten evlenebileceğimi düşünmedin herhalde?'' Şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken yine merağıma yenik düştüm.

''Kevser biliyor mu?''

''Evet.''

''Sana karşı bir şeyler hissettiğini görebiliyorum.''

''Bende görüyorum. Onunla bir anlaşmamız var. Bu cüzdanı yaptırabilmek için çok uğraştım. Ona da asla umut vermedim. Bana açılacak gibi olduğu sırada ona susmasını söyledim ve durumu açıkladım. Beni bekleyen bir kadın olduğunu anlattım ona. Bu ikimizin arasındaydı. Artık sahte bir evlilik olduğunu sende biliyorsun.''

*Beni bekleyen bir kadın olduğunu anlattım ona* Bakma salak salak. Kendine gel. Toparlan , toparlan , toparlan.

''Seni bekleyen bir kadın olduğuna emindin yani.''

''Sözlü olarak duymasam da hislerimin tek taraflı olmadığını biliyordum.''

Yerimden kalkıp yanına gittim ve bacağımı sandalyenin diğer tarafına geçirdim. Kucağına oturduktan sonra ellerimi boynuna doladım. Sırıtması yüzüne yayılırken bende gülümsedim.

''Allah Allah.''

''Aldım başıma belayı.'' dedi şarkıdan dem vurarak.

''Ne o pişman mısın?''

''Sence pişman mıyım?'' Dedi yayıldığı sandalyede doğrulup elleriyle belimi sararken. ''Bana ne yapıyorsun böyle?'' demesiyle dudaklarından öpmeye başladım. Çalan şarkı eşliğinde beni kucaklayıp tezgaha oturtması bir oldu.

Islak saçlarının kokusunu alabiliyordum. Havlusunu indirdiği sırada beni tezgahtan indirip kucağına aldı. Yavaşça iç çamaşırımı çıkartıp ona daha çok yaklaşmamı sağladı. Onu hissettiğim anda ağzımdan çıkan küçük iniltiyle kendimi tamamen bırakmıştım. Gözlerimi kapattığım sırada onun gözlerinin de kapalı olduğunu fark ettim. İçimden çıktığı sırada beni tekrar yavaşça tezgaha bıraktı ve öpmeye devam etti. Bu sefer telefon yerine kapının çalmasıyla geri çekildi. Aynı anda ikimizde bir kahkaha attık. Nasıl olduğunu o da bende anlamamıştık ve birden kendimizi böyle bulmuştuk. Sonra gülmelerimiz..

''Şu kapıya bakıp geri geleceğim. Buradan ayrılma.'' Demesiyle gözlerimle altını işaret ettim. Altında hiçbir şey olmadığını fark edince gülerek yerdeki havluyu beline alıp kapıya doğru gitti. Onun gitmesiyle mutfaktaki çekmeceden silahı alıp beklemeye başladım. Bugün kimseyi beklemiyorduk..

-

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin