33

105 55 4
                                    

-

Kapıyı açtığımda herkesin odada olduğunu gördüm. Çok büyük bir oda değildi ama herkes nasıl sığmıştı böyle. Cenaze evi gibiydi. Seyhan kenarda oturmuş ağlıyordu. Cengiz'in endişeli hali hâlâ gözümün önündeydi. Cüneyt bir köşeye sinmiş susuyordu. Tarın , Çetin.. Herkes susmuş gözlerini başka tarafa çeviriyordu. Odada Akın yoktu. Gözlerim onu aradı ama bulamadı. Daha sonra ihtiyara baktım. Yüzü bembeyazdı. 

''Çıkın.'' Dedi kısık bir sesle. Ama oda o kadar sessizdi ki sanki odada yankı yapmıştı. Herkes tek sıra halinde çıkar gibi çıktı odadan sakince. Yanı başına -yatağın kenarına- oturup gözlerine baktım. Dünden dolayı üzerimde bir kırgınlık vardı ama şu an onu böyle görünce her şeyi unuttum. Elimi sol elinin içine alıp tuttu. Elleri kuruydu , oldukça kuru. Yorgun sesiyle konuştu.

''Az önce herkesle toplu bir şekilde konuştum. Kalmaya pek niyetim yok. O gördüğün raporlarda eski. Bir yıldır bu hastalıkla savaşıyorum. Gördüğün gibi durumum.''

Kafama sanki biri çekiçle vurmuştu. Gözlerim yaşaracak gibi oldu ama izin vermedim. Şimdi ağlayamazdım. Ağlamamalıydım.

''Şirket hisseleri , evler , arsalar , silahlar , arabalar.. Vekaletnamemi avukatıma bir ay önceden teslim ettim. Her şey paylaştırılacak. Ama seninle özel olarak konuşmak istedim. Akın'la da özel olarak konuştum.''

Boğazını temizlerken gözlerimi başka yere çevirdim. Ağlamamaya çalışıyordum. Boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Saçlarıma dokunsa ya da ne bileyim kolumu sıvazlasa 'kızım' dese bağıra çağıra ağlayacaktım.

''Sana buraya geldiğin ilk günde söyledim. Benim senden önce hiç kızım olmadı Beren.'' Bana ilk defa adımla hitap ediyordu. Bana ilk defa 'Beren' demişti. 

''O yüzden bir kıza nasıl davranılır hiç bilemedim. Sen geldikten sonra kız çocuklarını yetiştirme üzerine bir sürü kitap aldım biliyor musun?'' Gülümsedi , gülümsedim.

''O kitapları okurken kapımı kilitliyordum. Okuduktan sonrada odamdaki kasaya kilitledim. Kimse onları okuduğumu görsün istemedim. Çünkü sert görünmem gerekiyordu. Babaydım ben. Aynı zamanda yaptığım işler. Biliyorsun anlatmama gerek yok. Daima sert görünmeliydim. Kendimi hep böyle yetiştirdim.''

''Seni Akın'dan ben ayırdım. Hayatında babandan başka erkek olsun istemedim. Biliyorum zalimce , acımasızca ama yaptım. Seni hapse attırdım. Gör istedim. İlk kaçırılmanı hatırlıyor musun? Seni bilerek kaçırttığımı öğrendiğinde bana küfürle karışık bağırmıştın. Sonra sana hepsinin senin için bir test , sınav olduğunu anlatana kadar canım çıkmıştı. Başta asker ol istedim ama sen çok zeki bir çocuktun Beren. Daha iyi yerlere gelmeni istedim. Tıpkı bir ebeveyn gibi. Tıpkı çocuğunu düşünen bir baba gibi..''

''Kitapta yazan her şeyi uygulamaya çalıştım. Ama en sonunda karşıya geçip izlediğimde baktım ve gördüm ki babalık orada yazan şeylerle olmuyor. Sana karşı çok fazla hatam oldu. Dün ilk önce sana sonra kendime sıkmayı düşündüm. Ama sana bunu yapamazdım. Çünkü sen benim tek kız evladımsın.'' Suratı tekrar ciddileşti.

''Şirket yönetimini sana bırakıyorum. Bodrum'da ki yazlığı ve avlanmak için gittiğimiz evi de sana bıraktım. Antalya'daki köşkte senin. Hani fotoğraftan görüp çok beğendiğin ama gidemediğin köşk. Ve senden isteğim herkesin hep bu evde olması. Her akşam herkesin o sofrada buluşması..''

Başımı salladım. Çünkü konuşamayacaktım. Boğazımdaki yumru konuşursam göz yaşlarımı akıtacağını söylercesine beni tehdit ediyordu. 

''Güçlü dur. Tıpkı sana öğrettiğim gibi. Asla pes etme. Sen istersen tüm yollar senindir. Düştüğünde ağlama, kalk. Tekrar ayağa kalk. Ama birinin elinden tutmasına izin verme. Nasıl düştüysen öyle yerden kalk. Senin kimseye ihtiyacın yok. Beni anlıyor musun kızım?''

İşte o öldürücü darbeyi yapmıştı. Bana 'kızım' dedikten sonra yatakta hafif doğrulup beni kendine çekti ve sarıldı. Eliyle saçlarımı okşadı. Sonra geri çekildi. Yüzüne bakamıyordum. Çünkü göz yaşlarım çoktan dökülmeye başlamıştı.

''Yüzüme bak.'' Sesinin hırıltısını hissedince yüzüne baktım. O da ağlıyordu. Onun ilk defa ağladığını görüyordum. Bugün bana ilklerimi yaşatıyordu. Daha fazla dayanamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. Küçük bir kız çocuğu gibi..

''Öyle mezarıma gelip de sakın ağlayayım deme. Biliyorsun hiç sevmem. Akın'la da mutlu ol. Ama sakın kendini unutma. Sen benim kızımsın duydun mu? Benim kızım. Kendine çok iyi bak.''

Başımı sallarken alnımdan öptü. Yıllardır taktığı kolyeyi kurcalarken göz yaşlarımı sildim. O sırada küçük kolyeyi ağzına götürdüğünü gördüm ve ani bir refleksle elinden çektim.

''Ne yapıyorsun?! Ne yapıyorsun?!'' 

Kolyeyi yere fırlattıktan sonra yüzündeki gülümsemeye baktım. O gülümsemeyi bir daha hiç unutmadım. Ağzından gelen kan yatağa damlıyordu. Açık kalan gözlerini tek elimle kapattım. Sonra yere çöküp sırtımı yatağa verdim. Babam ölmüştü.

-

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin