38

87 51 1
                                    

Taksiden inerken ona gülümsedim. Araba kapının önüne kadar getirmişti. Arabanın gitmesiyle arkasından baktım. Eve girmeye cesaretim yoktu. İçeride üzerime atlamaya hazır bir ordu vardı. En başta Akın. Nasıl bir açıklama yapacağımı düşünürken kapı açıldı. Akın suratıma sinirle bakıyordu. Akşam olmuştu Bela. Normal değil mi siniri? Ters tepki yaparak hiçbir şey söylemeden yürüdüm. Yanından geçerken saatimin olduğu bileğimi sertçe tuttu. Sonra bileğime baktı. Yüzündeki o ifadeyi görmemek için neler vermezdim. Kelimeyle tarif edemiyordum bunu ama onu öyle görünce içim burkuldu. Siniri bir anda geçmiş yüzünde bir boşvermişlik vardı. Evet bu kelime daha doğru oluyordu.

''Saatim kırıldı.''

''Yanında geldiğin adam da yenisini aldı galiba.''

''Sabaha karşı eve dönerken kaza yaptım. O da karşı araçtaydı.''

''Seni aradım.'' Bileğimi bırakmış yüzüme bakıyordu şimdi. Kapıyı kapatıp tekrar bana döndü.''Bir bahanen yok sanırım.''

Yalnız kalmak istediğimi söyleyemedim. Bir çıkmaza dönmüştü. Belirsizlik kol gezerken çekip gitmek istedim. Durmak istemiyordum. Akın'dan soğuyor muydum? Hayır onu seviyorum. Cenazeden sonra ne yapmak istediğimi seçemediğimi fark ettim. Aileyle aram kötüydü. Şimdi de Akın'la. Onun yüzüne öyle belirsiz bakarken kendimden utandım. Çetin'in kapıda bize baktığını fark edince ondan aldığım güçle ona doğru yürüdüm. Daha ben konuşmadan sözümü kesti.

''Konuşmayalım Bela. Ben Akın'a bir şey sormak için gelmiştim.''

''Bir gece çekip gittim diye ne bu afra tafra herkeste ya?''

''Nasıl biliyorsan öyle yap.'' dedikten sonra giden Çetin'in arkasından baktım. Akın kapıda -onu bıraktığım yerde- yoktu. Sinirle merdivenlere yöneldim. İkişer ikişer çıktıktan sonra biraz yürüyüp odama girdim. Ilık suyu açıp kendimi suya bıraktım. Aşırı uykum olmasına rağmen uyumak istemiyordum. Duştan çıktıktan sonra siyah pantolon siyah sweatshirt giyip saçlarımı kuruttum. Tarayıp düzelttikten sonra parfümümden iki kere boynuma sıktım. Botlarımı giydikten sonra montumu giydim. Garajdaki arabalardan birini aldıktan sonra Yiğit'in yanına atış yapmaya gidecektim. Planı bu yönde yapmıştım ama kapıyı açar açmaz karşımda Akın'la karşılaştım. Daha ılımlı yaklaşarak benimle konuşmasını planlıyordum. İçeri girip kapıyı kapattı. Yarı karanlık odada karşımda duruyordu. Söyleyeceğini söyleyip gidecek gibiydi. Hiç de öyle orta yolu bulacak havası yoktu. Telefonum çalıyordu. Cebimden çıkarttığım telefona ikimizde aynı anda baktık. Cihan arıyordu. O yüzünü başka tarafa çevirirken bende telefonu meşgule atıp uçak moduna aldım. 

''Perşembe Irak'a gidiyorum.'' Bugün günlerden pazartesiydi. 

''Neden?''

''Mustafa ile Zümrüt burada. Ayrıca orayla işimiz kalmadı. Şirketi boşaltmaları için bir hafta vermiştim. Şirketi boşaltmışlar. Binayı alıcıya vermek için imzam gerekiyor.''

''Benim gerekmiyor mu?''

''Senden vekalet almaya geldim. Tek başıma gidip gelirim. Senin gelmene gerek yok.'' Elinde tuttuğu dosyaları bir kalemle bana doğru uzattı. Buz gibiydi.

''Beraber gider geliriz. Vekalete gerek yok.''

''Miami'ye gitmiyoruz. Çocuk eğleyemem orada. İmzala şunları.''

''Çocuk mu var sence senin karşında?'' Göz temasından kaçınıyordu. Bir adım sağa atarak gözlerinin içine bakmaya çalıştım. Yüzünü sola dönünce sola doğru bir adım daha atarak gözlerinin içine baktım. Mavi gözleriyle gözlerim işte şimdi birleşmişti. Koyu mavi gözleri sinirden birazdan püskürecekmiş gibi bana dikilmişti.

''Ne istiyorsun kızım sen benden?'' Üzerime doğru yürümesiyle bir adım geri çekildim. Bu sefer hiç görmediğim bir Akın'la karşılaşıyordum. Konuşurken alnı kıpkırmızı olmuştu. Çıkık damarı belirgin bir şekilde dururken konuştukça alnı kabarıyordu. Çekmecemle arasında sıkıştığımda çekmecenin kolunun belime battığını hissettim. Alanım daralmıştı. Göğsünden ittirerek üste çıktım.

''Ne isteyeceğim senden ya? Derdin ne senin açık açık söylesene!'' Ben ittirdikten sonra onu ittirdiğim yerde durup eliyle saymaya başladı. Sağ elinin işaret parmağıyla sol elinin parmaklarına vura vura bağırarak konuşuyordu.

''Benden uzaklaşıyorsun gidip salonda Çetin malıyla kucak kucağa uyuyakalıyorsun.! Akşam uyarıyorum gece odana geliyorum yoksun! Arıyorum cevap yok! Sabaha kadar direksiyon başında seni arıyorum , yoksun! Akşam oluyor hanımefendi yanında başka bir adamla taksiden iniyor! Sonra derdin ne?? Kızım istemiyorsan çeker gidersin duydun mu beni? Ben benim olanı öyle herkesle paylaşamam. Gideceğim diyorum bende geleceğim diyorsun? Gavat mıyım kızım ben?!''

Sessizlik oluşunca bir an ikimizde derin bir nefes aldık. Sonra sakince konuşmaya başladı. ''Bak sadece sen ve ben değil , evdeki herkes gergin , mutsuz , dengesiz. Cenazeden sonra bunlar gayet normal ama beni kendinle sınama. Ben daha önce bu sınavdan geçtim. Sen varsan sonuna kadar varım ama yoksan tek başıma yapamam.''

Yanına gidip kollarımı boynuna doladım ve ona sıkı sıkı sarıldım. Ellerini belime doladığında huzurla yanıp kavrulmuştum. İhtiyacım olan şeyin Akın olduğunu anlamam neden bu kadar uzun sürmüştü? Yanağımdan öperken burnumu çektim. Göz yaşlarımı tutamıyordum.

''Kenan'ı özlüyorum Akın. Onun yokluğuna alışamıyorum.'' Yüzümü ellerinin arasına aldıktan sonra konuştu. ''Beraber aşacağız tamam mı? Beraber.'' Alnıma kondurduğu öpücükle gözlerimi kapattım.

-



BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin