Gideceğine bu kadar üzüleceğimi tahmin etmiyordum. Arabada giderken gözlerim sadece yağmur damlaları vuran pencereye boş boş bakıyordu. Ne Dilek ne de Ahmet bir şey söylememişti ama çok süreceğini sanmıyordum. İstanbul da benim gibi onun gidişine üzülmüş olacak ki, sukoyvermişti. Kendimi durdurmadım, sessizce ağlamaya devam ettim. Ahmet konuşmaya başlayan taraf olmuştu.
''İyi misin Damla?''
''Evet, sorun yok.''
''Bize de mi yalan söyleyeceksin?''
Dilek yine ortaya atmıştı soruyu işte. Yalan söylemediğim kim vardı ki hayatta?
''Ne yalanı kuzum? Gittiği için üzgünüm desem ne olacak ki? Olacak şey başından beri belliydi. Geldi, gitti ve bitti. Hayat devam ediyor. Ondan daha çok düşünmem gereken şeyler var, biliyorsunuz.''
''Biliyoruz Damla, ama o yanında olmak istediğini belli etti. Bir kez olsun direnme, sen de hayatına kabul et onu.''
''Gerçekten mi? Askere sevgilisini yollamış liseliler gibi ayda yılda bir görüşüp sevgili mi olayım? Orada bir hayatı var, neden her şeyi darmadağın edeyim? Benim gitmem zaten imkansız. Geriye seçenek kalmıyor pek. ''
''Onun gelmesi imkansız değil ama. Demedi deme Damla, çok uzun kalacağını sanmıyorum artık oralarda. Kardeşimi tanıyorum ben, o gördüğüm en azimli, erdemli, aynı zamanda da sabırlı biridir. İstiyorsa seni -ki bundan şüphem yok- bir yolunu bulacaktır. Aşk yolları ayırmayı bildiği gibi, ne zaman birleştireceğini de çok iyi bilir Damla. Bekle ve gör.''
Bir şey demedim, haklı olabilirlerdi ama bana çok uzak görünüyordu. Ben sevdiğimin yanımda olmasını isterdim, aramızda bir şey olacaksa ona her şeyi bırak gel nasıl derdim? Bunu demeye hakkım var mıydı? Benim bu şekilde yürütmemin imkansız olduğu belliydi.
Beni evime bırakmalarını istemiştim onlardan. Ne kadar ısrar etseler de tek istediğim yalnız kalmaktı şuan. Her zamanki gibi... Ahmet'e beni siteye girmeden indirmesini söylemiştim, yürümeye karar vermiştim. İner inmez kulaklığımı takıp yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Beni gören güvenlikler sorun olup olmadığını sormuşlardı hemen. Bir şey olmadığını söyleyip bahçeye doğru yöneldim. Yağmur öyle güzel yağıyordu ki, içeri giresim yoktu hiç.
Nedeni belliydi aslında, Oktay.
Çok sevdiğim evim şimdi kasvetli ve soğuktu. Sessizliğe bürünmüştü yine benimle. Bahçedeki banka oturup gözlerimi kapattım ve başımı yukarı kaldırdım. Her damla içime işlercesine yüzüme vuruyordu. O soğuk damlaların arasında geçtiği yeri yakan sıcaklığı seçebilmiştim yine. Her yağmur yağdığında olduğu gibi yine onun için ağlıyordum ama bu kez tek fark, birinin daha eklenmiş olmasıydı gözyaşlarımın sebebine.
İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç durmaması?
Sanırım gökyüzünden düşen damlalar bitmedikçe benim gözyaşlarım da dinmeyecekti. Yani asla...
Ağır ağır kalkıp iliklerime kadar ıslanmış bir şekilde eve girdim. Gözüm koltuğa ilişince Oktay'ın dün akşamki hali gelip yerleşti zihnime, istemsizce gülümsemiştim. Mutfağa gidip çay suyu koydum, demledikten sonra da yukarı çıkıp üstümü değiştirerek aşağı indim tekrar. Demlenen çayın taze kokusu tüm eve yayılmıştı. Kahve severdim evet ama bazı havalar bana çay gider diyordu ve bugün o havalardan birindeydik. Mutfaktaki bahçeye bakan dev pencerenin önüne oturup cama vuran damlaları çayımla seyrettim bir süre, o kadar iyi gelmişti ki. Daha sık yapmalıydım bunu.
Gün neredeyse geceye kavuşacaktı, nasıl akşam oldu fark etmemiştim. Çalan telefonumu kim olduğuna bakmadan açmıştım, kulağıma ulaşan tatlı ses normale dönememe sebebimin ta kendisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...