Oktay'ı zorla uyandırıp yardım ederek giydirdikten sonra haber beklemeye başlamıştık. Hiç iyi görünmüyordu hala, geceye göre daha iyi sayılırdı sadece. Yağmur'u güç bela kandırıp Oktay'ın atölyesine saklamıştım. Bana kızdığını biliyordum ama nedense evde o kadar koruma olmasına rağmen tek ve açıkta kalmaması gerektiğini düşünüyordum.
Bugün için içimde çok kötü bir his vardı. Oktay'a ne olduğu, dedesinin gelmesi ve Emir konusu beynimde dönen konulardan bazılarıydı. Yağmur bana gönül koymayıp anladığını söyleyerek rahatlatmaya çalışırken Oktay da yaptığımız plana sadık kalarak, ortak bir kararla kendi elinden çıkan sahte yüzüğü cebine koyuyordu. Ahmet olayını öğrendikten sonra bu kararı almıştık. Gerçek yüzüğün birebir aynısıydı ama işlevi yoktu. Ayrıca ikimizden başka kimse bilmediği için farkı da anlayamazdı.
''Bu gerçekten çok zekice bir hamle oldu sevgilim. Zekana da sana aşık olduğum kadar aşığım.''
''Onu ele geçirmek isteyen çok kişi var, eminim biraz üstünde kafa yorsan sen benden önce akıl ederdin aşkım. Kenan'a söyleyecek misin?''
''Gerek yok. İkimiz arasında sır kalsın isterim. Bir şey olursa bu yüzüğü vermekten çekinmeyiz, o zaman anlatırız. Olmaması için dua ediyorum ama nedense içimde kötü bir his var.''
''Aslında aynı şeyi söyleyecektim Oktay, bugün için çok endişeliyim. Ama iyi değilsin ve artık bir doktora görünmeliyiz, üstelik deden de yolda. Her şey sarpa saracakmış gibi bir kuruntudayım.''
''Umarım öyle olmaz.''
Yağmur'u, bilgisayarı ve isteyebileceği şeylerle oraya kilitleyip yüzüğü de yanımıza alarak yukarı çıktık. İlkay kapıda bizi bekliyordu. Artık tamamen iyileşmiş sayılırdı ve güvenlik şirketi de üstüne olduğundan beri daha yoğundu. Selam verir vermez karşımızdaki üç tane birbirinin aynı olan arabalar hakkında bilgi vermeye başlamıştı.
Aynı plakalı araçlar, siyah camlı ve kurşun geçirmezdi. MİT ile anlaşmamız devam ettiği için protokol aracı kullanmamıza izin verilmişti. Hepsinde takip edilmemizi önleyecek jammer ve çeşitli teknolojik aletler yer alıyordu. Ayrıca içleri küçük bir cephanelik gibiydi, en sevdiğim yanı bu olmuştu.
''Sen bir harikasın İlkay, bu kadar şeyi böyle kısa sürede nasıl yaptın bilmiyorum ama çok teşekkür ederim.''
''İmkanlar yetenekleri ortaya çıkarır, biliyorsun pastacı. Ben sadece Oktay'ın sınırsız imkanlarını en iyi şekilde kullandım. Abartma yani, utanıyorum.''
''Kullanmasını bilmeyip o imkanlara sahip olanı çok gördüğüm için hayran kaldım, o kadar. Hangisi bizim?''
Ortadaki arabayı işaret etmişti. Oktay ile oturmuştuk ve Kenan'da Çetin beyi almak için birine yerleşmişti bile. Diğerini de İlkay birkaç adamıyla kendisi alacaktı. Takip edilmemiz en aza inecekti böylelikle. Ön cam bile filmli olduğundan içeride kimin olduğu belli olmuyordu. Tam gidiyorduk ki, Emir önümüzü kesmiş ve bizimle gelmek istediğini söylemişti.
''Hayır Emir burada kalıp yasını tutabilirsin. Neredeyse orduyla dışarı çıkıyoruz, sana ihtiyacımız yok.''
''Bir işe yaramalıyım Damla, yoksa düşünmekten kafayı yiyeceğim. Beni de alın, yardımım olabilir.''
Oktay izin verdiğini belli eden bir baş hareketiyle şöföre kilidi açmasını emretmişti. Açılır açılmaz da karşımızdaki koltuğa oturmuştu Emir. Dağılmıştı. İçkiden ve ağlamaktan gözlerinin feri sönmüş gibiydi.
''İlk önce hastaneye gideceğiz, seni de göstersek mi? Canlı cenaze gibisin.''
''Narkoz vereceklerse her şeye varım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...