Bölüm 47

141 16 86
                                    

Oktay anlatımından;

Aşk dolu sıcak konuşmamızdan sonra dedemi de alıp atölyeye inmiştim. O rahat koltuğuna yerleşirken ben de yerime oturmuştum. Eli şahin başlı T şeklindeki bastonunu sıkıca kavramıştı ve oldukça sessizdi. Belki de yukarıda dinlediği o güzel müzik alıp götürmüştü onu bir yerlere.

''Kusura bakma evlat, zihnim biraz yolculuğa çıktı.''

''Önemli değil dede, senin de benim gibi anıların var değil mi o şarkıda?''

''Olmaz mı? Babaannen çok severdi bu parçayı. Ayda bir gün evdeki herkesi gönderir, kendi elleriyle bana yemek yapıp harika bir masa kurardı. Karşılıklı iki tek atarken de arka fonda defalarca bu müzik çalardı.''

''Yazık, onu hiç tanıyamadım. Seninle tanıştığım için mutluyum yine de.''

''O da seni tanıyamadı, keşkeler çare olmuyor ama buna şükür oğlum.''

''Bir gün mezarına ziyarete gitmeyi çok isterim. Aramızdan erken ayrılmış.''

''Seve seve. Giderken onu da yanımda götürdüm zaten, mezarı adamızda. Varlığını hissetmeden yaşayamazdım. Oğlum olacak o adam, ağabeyini öldürdükten sonra Cemile'm bir daha eskisi gibi olmadı hiç. Hastalıklara tutuldu, her şeyim vardı ama kurtaramadım. Oğlum olacak o adamdan hayır gelmeyeceğini daha o zaman anlamıştım lakin yapamadım işte.''

''Çünkü annem bana hamileydi değil mi?''

''Evet, ona zarar verirsem ne yapar eder seni yok ederdi. Ne yaşanmış olursa olsun, şimdi iyi ki buradasın diyorum Oktay. Sen benim en değerli hazinemsin, her şeyimsin bunu unutma.''

''Teşekkür ederim dede, ben de iyi ki o gün evet demişim diyorum inan ki. Sen benim ailemsin.''

Gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Bunca yıl hasterimi çekmişti, hak veriyordum elbet ama hala bir şeyler esikti aramızda sanki. Görünmez bir duvar var gibiydi. Ya da çoğunlukla bu duvar benden kaynaklıydı. En iyisi konuyu değiştirmekti çünkü derin iç çekişleri beni etkiliyordu. Hafifçe boğazımı temizleyip konuşmaya karar verdim, düşüncelerini merak ediyordum açıkçası.

''Madenler konusunda yaptığım değişikler hakkında ne düşünüyorsun dede? Ani bir giriş oldu ama gerekliydi bence.''

''Hayran kaldım ve takdir ettim. Şu kadarını söyleyeyim geçen yıla göre, daha başında olmamıza rağmen verim %30 arttı. Ticari atılımın bir kez daha bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu gösteriyor Oktay.''

''Çok bir şey değildi aslında. Sadece onlara hak ettikleri değeri ve emeklerinin karşılığını verdim diyelim.''

Kendimce fikirlerimi holding ve madenlerin başına geçer geçmez hayata geçirmiştim. Öncelikle madenlerin çalışma saatlerini düzenlemiş ve belli aralıklarla, derine indikçe artan panik odaları yaptırmıştım. Kısa sürede tamamlanmıştı. Üç yerine beş vardiya yaparak aşağıda geçirilen maksimum zamanı 2.5 saate çekebilmiştim. O saatten fazla kalmanın ciğerlere ciddi etkisi oluyordu çünkü. Bir kişiye günde sadece iki defa sıra geliyordu, bunun dışında kalan zamanda ise tesiste bulunan diğer imkanlar -yatakhane,spor salonu-hobi atölyeleri gibi- doğrultusunda istediğini yaparak dinleniyorlardı.

En sevilen de elbette ki ücrete yansıtılan değişiklik olmuştu. Her birine yılda iki defa olmak üzere çıkartılan madenlerden seçeceği bir taş -işlenmiş veya işlenmemiş- prim olarak verilecekti artık. Onların da evlerinde güzel bir hatıra bekleyen eşleri veya anneleri vardı. Tabii isteyen de para olarak alabilecekti bunu. Sonlarının Afrika'daki kakao çekirdeği toplayan ama hayatında çikolata tatmamış insanlar gibi olmasını istememiştim.

BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin