Damla anlatımından;
Sonunda yıllar önce olmam gereken yerdeydim. Sırtımı Yağmur'un mezarına yaslayıp bacaklarımı uzattım, kanamam tekrar başlamıştı ve resmen içim acıyordu. Vurduğum igne henüz etki etmemişti. Kilitli poşete koyduğum kanlı kurabiyelerimi ve bu yılın en gözde Barbie bebeğini özenle başucuna yerleştirdim. Sözümü tutabildiğime seviniyordum. Kalkıp anne ve babamla bir süre vedalaştıktan sonra, yine kardeşimin mezar taşına gelmiştim. Artık takatim kalmamıştı.
Belimdeki silahı elime alıp dizlerimin üstüne çöktüm ve kucağıma bıraktım. Gecenin karanlığında gri silah ışıl ışıl parlıyordu. Gökyüzünde yıldız bile yoktu bu gece, sadece cılız bir ay ışığı aydınlatıyordu olduğum yeri. Birazdan bu tetiği çektiğimde belki de bedenimi günler sonra bulacaklardı. Çürümeye yüz tutmuş, şişmiş ve tanınmaz bir halde... Ölmek, bitirmek değildi beni üzen şey. Üzüldüğüm Oktay'a verdiğim sözü tutamamak ve onu geride bırakacak olmadı. Uzaktan da olsa bir kez görmek, nefes aldığını bilmek için her şeyimi verirdim. Ama iyi ki yoktu burada, çünkü buna şahit olmasını asla istemezdim. Öğrenince kim bilir ne düşünecekti benim hakkımda? O güçlü duruşuma karşın büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağına emindim.
Gözlerimden akan yaşları silip silahın emniyetini açtım, artık vakti gelmişti. Soğuk namluyu şakağıma dayadım ve elimi tetiğe yerleştirdim. Canım acıyacak mıydı merak ediyordum ama şu ankinden fazla acıyamayacağına da emindim. Tam tetiğe basıyordum ki, bir ses duydum.
''Damla dur, yapma sevgilim.''
Beynim bana oyun oynuyor olmalıydı, ya da halüsinasyon falan görüyordum. Buraya nasıl gelmişti Oktay? Yerimi biliyor olması imkansızdı. Silahı indirip ağır ağır arkama döndüm, gerçekten oydu. Kanlı, canlı ve her zamanki gibi kusursuzdu.
''Burada olmamalıydın Oktay.''
''Her ne olduysa düzeltebiliriz aşkım. Lütfen bırak o silahı, gel konuşalım.''
Adım adım yaklaşıyordu ama daha fazla gelmesine izin vermeyecektim, çünkü beni sadece o vazgeçirebilirdi, biliyordum. Ama bunu istemiyordum, artık savaşamazdım. Silahı ona doğrultup gelmemesini söyledim, dinlemiyordu.
''Git Oktay, bunu görmeni istemiyorum. Özür dilerim aşkım, lütfen beni azad et. Dayanamıyorum, anlamıyor musun?''
''Ya bana verdiğin söz ne olacak? Ne olursa olsun yaşayacağını söylemiştin, benim için ölmeye değil yaşamaya vardın hani.''
''O zaman bunların olacağını bilmiyordum. Ne dersen de, beni vazgeçiremezsin. Lütfen git, beni böyle hatırlamanı istemiyorum.''
''Bu son kararın mı? Bana son sözlerin mi?''
''Evet, çok üzgünüm aşkım. Yollarımız burada ayrılıyor. Başka bir hayatta buluşacağız seninle, bu kez söz.''
Gözyaşlarını silip yanıma iyice yaklaştı ve o da dizlerinin üstüne çöktü. Belinden çıkardığı silahı, ne yaptığını anlayamadan tıpkı benim gibi şakağına dayadı.
''Ben de sana bir şey söylemiştim, hatırlıyor musun? Gidersen gelirim demiştim, anca beraber kanca beraber demiştim Damla, o zaman beraber gideceğiz bu dünyadan.''
Afallamıştım, nasıl cesaret etmişti buna? İzin veremezdim. Silahı almak için atılmıştım ama yaram ileri gitmemi engellemişti. Acıyla mezar taşına geri yaslanmıştım.
''Oktay, yapma. Sen yaşamalısın, yaşamak zorundasın. Yalvarırım yapma bunu. Seni de öldürmeme izin verme.''
''O zaman öldürme. Gel vazgeç güzelim, eve dönüp onlara kazanamadıklarını beraber gösterelim. Daha güçlü, daha zalim ve daha hayatta olalım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...