Sıçrayarak uyandığımda odada tek başıma olduğumu fark etmiştim. Gözümü her kapadığımda gördüğüm rüyaların en saçma ve berbatını görmüştüm yine dün gece. Yanıma baktığımda Oktay'ın yerinin hiç bozulmadığını görmüştüm, gece gelmemiş miydi acaba? Onu en son ne zaman gördüğümü anımsayamamıştım.
Burada zaman ve gün kavramımız ciddi anlamda bozulmuştu. İsteksizce yataktan kalkıp banyoya giderek sabah rutinimi yaptım. Daha sonra manzaramı izlemek için dinlenme odasına girdim ama bugün içimden hiçbir şey gelmiyordu nedense. Girmemle çıkmam bir olmuştu. Kısa bir süre Yağmur'la görüntülü konuştuktan sonra vakit kaybetmeden üstümü değiştirerek yemek odasına yöneldim. Gamze çoktan kahvaltı etmişti, pastane tekrar açıldığı için uzaktan görüşmelerle oradakileri yönlendiriyordu bu aralar, oldukça yoğundu. Selam verip bir tabak mısır gevreği alarak odama geri döndüm, dahili telefondan Oktay'ı aramıştım ama cevap vermemişti. Cep telefonu da aynı şekilde açılmamıştı. İçime kurt düşmüştü, bu kadar uzun süre ulaşamadığım olmamıştı hiç. Geçiş kapısına gidip kartımı okutarak şifreyi girmiştim ama girişim reddedilmişti, bir terslik vardı bu işte.
Sırtıma tırmanan bir ürpertiyle odayı terk ederek personel girişine koştum, bir grup insan kapıda toplanmış merakla konuşuyordu. Beni gördüklerinde hepsi susmuştu ve ilerlerken de İlkay önümü kesmişti.
''Ne oluyor İlkay, bir sorun mu var? Oktay'a ulaşamadım, izin ver de geçeyim.''
''O biraz meşgul, şimdi gelmesen daha iyi. Bir formül üstünde çalışıyorlar da. Rahatsız edilmek istemediler, ondan ulaşamadın.''
''Yalan söylüyorsun. Oktay'ın beni engellemesi için ölmüş olması gerekir. Çekil önümden yoksa çekmesini bilirim.''
''Damla, sakin ol tamam mı? Henüz hiçbir şey belli değil.''
''İlkay ne saklıyorsun benden? Çekil dedim...''
Önümden isteksice çekildiğinde doktorların Oktay'ın camekanın dışına uzattığı kolundan koruyucu elbiselerle kan aldığını görmüştüm. Neden böyle bir şey yapıyorlardı? Yaklaştıkça gariplik artıyordu üstelik.
''Biri bana burada neler olduğunu anlatacak mı yoksa hepinizi sıradan geçireyim mi?'' dedim ayağımı yere vurarak. İlkay beni doktorlardan uzaklaştırıp duymaktan korktuğum o şeyleri sesi titreyerek söylemişti.
''Oktay'a virüs bulaşmış olabilir.''
''Ne?! Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu İlkay?''
''Çok üzgünüm canım, bir kaza olmuş. Sonuçlar geldi ama emin olmak için tekrar kan alıyorlar işte.''
Nefesim kesilmişti. Hala yatağımda ve o korkunç kabuslardan birinin içinde olmalıydım, bu doğru olamazdı. İlkay'ın yanından ayrılıp kapıya doğru ilerledim. Doktorlar ellerinde tüple yanımdan geçip gitmişlerdi. Oktay görüş alanıma girmişti sonunda, kötü görünmüyordu. Henüz... Telefonu almamı işaret etmişti bana içeriden. Duvarda asılı ahizeyi açtığımda kırılgan sesi kulağıma ulaşmıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
''Bu doğru mu aşkım? Virüs sana mı bulaştı?''
''Çok üzgünüm bebeğim, öyle görünüyor.''
''Nasıl oldu bu? Ne zaman fark ettin?''
''Sabah numune çantasını açtığımda bir tanesinin kırıldığını ve tüm çantaya yayıldığını fark ettim. Eldivenim vardı ama bir cam parçası onu delmişti ben kapatana kadar. Hemen alarmı çalıştırıp doktorları çağırdım işte, şimdi de bekliyoruz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...