Bölüm 54

114 12 1
                                    

Günler günleri, haftalar haftaları kovalamış ve buraya geleli neredeyse iki ay olmuştu. Her denemede biraz daha yaklaştığımızı hissediyorduk. Her geçen gün deneklerin ölümleri daha da gecikiyordu, Oktay ve diğer bilim insanları doğru yolda olduğumuz konusunda umutlulardı. Babamın günlüğü ve bellekteki bilgilerin bir çoğunu çözmüştük ama kapsül kırılıp belleğin içinde bulunduğu sıvı ona bulaşınca bazı bilgileri sildiğini de düşünüyorduk çünkü hala eksik bir şey vardı. Bulduğumuz bütün kombinasyonları deniyoruk ama henüz aşının tam iyileştirici halini keşfedememiştik.

Bu arada virüs iki ay içinde 120 ülkeye daha yayılmıştı. Birçok insan ölmüştü ve bir çoğu da ölümle pençeleşiyordu. Arada iyileşenlerin sayısı da yadsınmayacak kadar çoktu ama bu bize iyi hissettirmiyordu. Tüm iyileşen kişilerden belirli aralıklarla alınan numuneler bize geliyor, neyin farklı olduğunu anlamaya çalışıyorduk biz de testlerle, ama her seferinde elimiz boş kalıyordu. Ne eklersek ekleyelim formül bir türlü orjinal haline gelmiyordu.

Bu daha ne kadar devam edecekti böyle?

İnsanlar milenyum çağında karantinanın ne olduğunu da görmüştü babam yüzünden, her şey için minnettar olsam da bir o kadar da kızıyordum hala ona. Bile bile lades demesini aklım almıyordu. Almayacaktı da...

Buradaki hayatımız her şeye rağmen güzeldi. Tayfun ile de artık iyice kaynaşmıştık. Kardeşimi ne kadar sevdiğini gözlerine bakınca anlayabiliyordum. Bazı akşamlar özel yemekler yapıp bizi çağırıyorlardı. Yağmur o dinlendiren sesiyle şarkılar söylerken, İlkay da saz yeteneğini icra ediyordu. Harika bir ekip olmuştuk, iyi ki hepsi yanımdaydı.

🍰🍰🍰

Oktay makineyi kapatıp yanıma gelerek gecenin bittiği müjdesini vermişti bana. Yatağa gidip ona sarılarak uyumaya çalışmak için sabırsızlanıyordum. Öyle diyorum çünkü bir süredir uyku sorunları yaşıyordum. Bir şey yapmıyordum aslında ama son günlerde iyi hissetmiyordum kendimi. Çok yorgun olsam da gördüğüm rüyalar yüzünden bazı geceler uyumaya bile korkar olmuştum. Oktay'a bunu belli etmemek çok zordu, belki de söylemeliydim ama kafası yeterince doluydu, bir de beni düşünmesini istemiyordum. Uykumu iyi alamadığım için ciddi halsizlik ve baş ağrıları ile boğuşuyordum. Hatta neyin gerçek, neyin rüya olduğunu çoğu kez ayırt edemiyordum. Yine bir şeyler oluyordu galiba, ya da olacak gibi hissediyordum.

Çıkmadan dezenfeksiyon odasında çırılçıplak bir halde gaz ile dezenfekte olduktan sonra temiz kıyafetlerimizi giyip ara kapıdan odamıza çıkmıştık. Yatak beni çağırıyordu ama yine rüya görürüm diye gitmek de istemiyordum. Belki Oktay'ın uyumasını bekleyip kalkabilirdim. Seyir odamızda balıklarla konuşurdum. Orası bu yerdeki en sevdiğim alandı. Hayalimi nasıl bildiğini ve böyle bir yer inşa ettirdiğini bilmiyordum ama o gün Oktay'a bir daha aşık olmuştum. Hayal bile etsem onun kadar aşık ve her şeye sahip birini yaratamazdım. Kimsenin bunu yazabileceğini dahi düşünmüyordum.

Oktay'ın uyuduğundan emin olduktan sonra sessizce kalkıp banyoya gittim. Yüzüme soğuk su vurup, bir ağrı kesici alarak doğruca odaya yöneldim. Kumandaya basıp canlı manzaramın tadını çıkarmaya koyuldum hemen. Öyle güzeldi ki, dinlenmek için birebir aktiviteydi kesinlikle. Ama uykuya direnmek çok zordu, hele ki o kadar saat bilgisayar ve pirinç tanesi gibi yazılarla uğraştıktan sonra... Yakında gözlükleneceğim garantiydi böyle giderse. Düşünceler içinde duyduğum kapı açılma sesiyle Oktay'ın uyandığını anlamıştım.

''Uykun mu kaçtı canım? Neden kalktın yanımdan?''

''Evet, seni rahatsız etmek istemedim. Uyuyamadım işte, sen yat birazdan geri gelirim hayatım.''

Adımları yanıma ulaştığında yüzünde yine o ifade vardı. Sebebini bildiğini ve sorular soracağını anladığım o tanıdık ifadeyle karşımdaydı. Koltuğa oturup kolunu boynuma dolayarak başımı omuzuna yatırdı, biraz yüzümü okşadıktan sonra yine beni nabzımdan öperek ona bakmamı sağladı.

BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin