Bölüm 34

176 26 116
                                    

Uyandığımda Oktay'ın hala uyuduğunu görmüştüm. Yüz üstü yatmıştı ve yüzü de bana dönüktü. Karışmış saçları beyaz çarşaflara serilmişti, yine tablo gibiydi. Daha önce de uyuyan çok kişi görmüştüm ama o tanıdığım en tatlısıydı. Bir süre sessizce izleyip belli belirsiz okşadım yüzünü, kıpırdamış olsa da uyanmamıştı.

Kalkıp banyoya gittim, soğuk sayılabilecek bir duş aldıktan sonra aynanın önünde kendime bakarken bulmuştum aksimi. Gece doğru düzgün uyuyamadığımdan olsa gerek gözlerim biraz yorgundu. Kabuslar dün gece peşimi bırakmamıştı yine ve bunun Oktay'ın telefonunda gördüğüm o mesajla ilgisi olduğunu düşünmüyordum. Sanki kötü bir şeyler geliyordu, nasıl bilmiyorum ama hissediyordum.

''Günaydın canım, her şey yolunda mı?''

Oktay'ın dokunuşuyla irkildim. Bir süredir bana seslendiğini söylemişti ama dediğine göre onu duymamıştım. Garip hissediyordum, sebepsiz bir sıkıntı vardı içimde.

''Günaydın hayatım, afedersin dalmışım.''

''Ne düşünüyordun? Seni telefonuna dalgın dalgın bakarken gördüm, bir sorun yoktur umarım.''

''Dilek mesaj atmış, ona gitmemi istiyor. Muhtemelen gideceğini söyleeyecek, hatta onu tanıyorsam uçak biletini bile almıştır.''

''Eğer bu şekilde atlatacaksa ona kızamayız. Herkesin acıyla başa çıkma yolu farklıdır. Eminim daha iyi hissetmeye başlayınca geri dönecektir.''

''Ya da Paris'teki ilk defilesine kadar onu bir daha göremeyeceğim.''

Beni saran kollarına sığındım yine. Tek kaçış yerim, yegane güvenli evimdi o benim. Bir gün bırakıp giderse ne yapardım? Bunu düşünmek bile istemiyordum. Geldiğinde vazgeçtiğim o intiharı, giderse kesin gerçekleştirirdim. Saçlarımda hissettiğim dudakları ve elleri, beni rahatlatan tek şeydi.

''Her şey yoluna girecek aşkım, ben buradayım. Hep olacağım.''

''Beni bırakma Oktay, sensiz kaybolurum bu koca dünyada.''

''O nasıl söz? Bir gün gidersem bil ki kalbim durmuş ya da kanım kurumuştur damarlarımda. Benim yolum sensin, benim ışığım sensin Damla. Ve ben sensizlikle başa çıkabilecek kadar güçlü değilim artık. Ölürsen, ölürüm. Ama ben ölürsem sen yaşayacaksın tamam mı? Bir daha ölmekten söz etme, sana gelen bana gelsin razıyım.''

''Bunu benden isteme, artık biliyorsun gerçeği. Gidersen peşinden gelirim, o yüzden kendine dikkat et ki ikimiz de yaşayalım. Anlaştık mı?''

''Anlaştık. Anca beraber, kanca beraber diyoruz.''

Bu sabah niye böyleydik bilmiyorum, sanki o da anlamıştı bir şeylerin ters gideceğini. Ama ne? Kahvaltıyı beraber hazırlıyorduk ama ikimiz de başka dünyalarda gibiydik. Yine sessizlği o bozmuştu.

''Test sonuçlarını söylediler mi? Şimdiye çıkmış olması gerekiyordu.''

''Genelde önemli bir şey yoksa direk dosyalıyorlar canım, o yüzden sorgulamadım.''

''Ben gidince bir bakayım yine de, emin olmak istiyorum.''

''Hasta olsam fark ederlerdi herhalde. Sağlığıma çok takıntıları var, nedenini bilmiyorum ama kendimi bazen denek gibi hissediyorum. Ama için rahatlayacaksa bak tabii, nasılsa bugün gideceksin değil mi?''

''Evet, gideceğim. İlkay'dan haber bekliyorum.''

''Tamam.''

Sessiz ve huzursuz bir kahvaltıdan sonra hazırlanmış ve arabalarımıza binmiştik. Yollarımız farklı yönlere dönene kadar birbirimize baktık, sonra o kendi yoluna giderken ben de Dilek'e yönlendirmiştim arabamın tekerleklerini. Geri döndüğümde bana hala anlatmamış olursa onunla konuşacaktım. Sadece birkaç saat sabretmem, beynimdeki kötü düşüncelere set çekmem ve ağlamamam gerekiyordu. Yapabilirdim...

BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin