Hemen ayağa kalkıp karşıma dikilmiş ve endişeyle korumalarına seslenmişti.
''Boşuna uğraşma, seni kimse duymaz.''
''Senin burada ne işin var?''
''Tabii, şuan hapishanede olmalıydım değil mi? Malûm Türkiye'de öldüremeyince bunu tezgahlamıştın ama yine evdeki hesap çarşıya uymamış belli ki. Bak karşındayım işte, şimdi seninle biraz hasret gidereceğiz baba.''
Yanına gidip omuzlarından tutarak koltuğa oturttum ve yerime geri döndüm, korkusu yüzünden okunuyordu. Aptalca bir düşünceyle masanın altındaki silahına uzatmıştı elini.
"Bunu mu arıyorsun?" diyerek elimdeki silahı gösterdim, sonra da kullanıma hazır hale getirip ona doğrulttum. "Gerçekten o kadar yürek var mı sende?"
Yine aptallık sınırlarını zorlayan bir hareketle masasının yan tarafındaki panik düğmesine dokunmuştu. Bu kadar da korkak ve paranoyaktı işte.
''Az önce boşa uğraşma demedim mi ben?''
Sonunda pes edip arkasına yaslanmıştı. Bir yandan da gözleriyle odayı ve dışarıyı tarıyor, kaçma planları yapmaya çalışıyordu. O kadar kolay kurtulamayacağını anlaması uzun sürmeyecekti.
''İçeri nasıl girdin? Ne istiyorsun benden?''
''Burası benim de evim, hatta sahip olduğun her şey benim değil mi zaten?''
Afallamış bir ifadesi olsa da o bakışların ardındaki öfke ortaya çıkmaya başlamıştı. Bana o günkü gibi bakıyordu yine. Ama karşısında o çocuk olmadığını çabuk anlayacaktı. Ayağa kalkıp elini masaya vurdu ve gözlerini benimkilere kilitledi, bunu söylediğimde damarına basacağımı biliyordum zaten.
''Sen neden bahsediyorsun be? Bu malvarlığı ben yaptım, hepsi de bana ait.''
''O ne özgüven o? İlerleme var sende, hoşuma gitti.'' dedim alayla ve cebimden çıkardığım telefonu ona uzattım.
''Bu ne şimdi?''
''İzle.''
Açtığındaki yüz ifadesi aklıma kazınmıştı. O izlerken ben gidip önce kapıyı kilitlemiş, sonra da ceketimi çıkartarak koltuğa düzgünce yerleştirmiştim. Eldivenlerimi iyice elime yerleştirip rahat hareket edip etmeyeceğimi de kontrol ettikten sonra ona döndüm. Ayaktaydı, ilerlemeden hemen önünü kestim çünkü kaçmaya çalışacaktı. Ne yapacağımı anlamıştı.
''Ne yani, bir sürtük yüzünden mi buradasın?''
''Çok ayıp baba, o senin müstakbel gelinin.''
''Ne dedin sen? Sakın bana o pisliğe bulaştığını söyleme, bunu yapmadın değil mi?''
''Ah, yaptım. O benim kız arkadaşım artık. Beni öldürmekle o kadar ilgilendin ki, hayatımdaki gelişmeleri kaçırdın demek. Olsun, bir bir anlatacağım hepsini."
''Onun kim olduğunu biliyor musun?''
Ben belki henüz bilmiyordum ama bu mahlukatın bildiği apaçık ortadaydı. Asıl onun kendini nasıl bir belaya soktuğunu merak etmiştim.
''Senin kim olduğunu biliyor muyum?''
''Hemen bu sevdadan vazgeç yoksa sonun olacak, demedi deme.''
''Senin tarafından öldürülmezsem yani, öyle mi? Buraya seni ilk ve son kez uyarmaya geldim. Çok ileri gittin baba. Beni yanına çekebilecekken karşına almayı seçtin, şimdi de bunun bedelini ödeyeceksin.'' dedikten sonra eldivenimi çıkarıp elimi kaldırdım ve ona gösterdim. Hiç abartısız en az beş dakika sesi çıkmamıştı ve yüzüğü gören Gollum gibi bir ifadeyle bana bakarak, elime uzanmıştı dokunmak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystère / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...