Bölüm 2

522 59 196
                                    

Arabaya bindiğimizde saatine bakarak yetişip, yetişemeyeceğimizi sormaya başladı. Tek kaşımı kaldırıp ona kemerini bağlamasını söyledim. Beni henüz tanımıyordu ama ne kadar iyi araba kullandığımı anlaması çok sürmeyecekti.

Yüzümde şeytani diye tabir edebileceğim bir gülümsemeyle gaza bastım. Dikkatli ama biraz hızlı gidiyordum çünkü nikaha gerçekten çok az kalmıştı. Yolda bir polis çevirmesi olmaması için resmen yalvarıyordum, çünkü bu saat ve güzergahlarda hep olurdu.

İkimiz de konuşmuyorduk, oldukça sessizdi Oktay yol boyunca. Yorgunluğu ise yüzünden okunuyordu, hepimiz gibi o da fedakarlık yapmıştı belli ki. Ahmet çok şanslı biri olduğunu unutmamalıydı gerçekten. Muhtemel kontrol noktasına yaklaştığımda hızımı normale çekip sürmeye devam ettim. İleride bir polis otomobili olduğunu görebiliyordum.

‘’Neden yavaşladın? Bir şey mi oldu?’’ dedi, sesi oldukça dalgın ve boğuk çıkmıştı.

‘’İleride çevirme var, rutin kontrol işte. Atlatırsak devam edeceğim, ceza kesilmesini istemiyorum.’’

Anladığını gösteren bir baş sallama hareketiyle gözlerini tekrar dışarı odakladı. Yıllardır gelmediğini söylemişti Ahmet ama onun bakışları özlem değil keder doluydu sanki. Dikkatimi çekmişti ama ses çıkarmadım. Ehliyet, ruhsat ve GBT kontrolünü sorunsuz bir şekilde atlatmıştım. Yolda giderken hızımı yine arttırdım ve bu kez radyoyu da açtım. LCD ekranlı müzik sisteminde takılı USB’den sevdiğim şarkılar bir bir çalmaya başlamıştı.

Yüksek Sadakat grubunun en sevdiğim şarkısı çalmaya başlayınca, Oktay’ın da istemsizce sözleri tekrarladığını duymuştum. Kendini kaptırmış gibi bir hali vardı. Camı açıp boğazdan geçerken mis gibi deniz havasını da içine çekmeyi ihmal etmemişti, sanırım özlediği tek şey buydu. Çünkü o ana kadar ifadesiz ve sessizdi. Nedensizce üzülmüştüm onun için, sonra asıl üzülünmesi gerekenin kendim olduğunu hatırlayıp bakışlarımı ondan alarak tekrar yola odakladım.

‘’Özür dilerim, ben dalmışım. Bu şarkıyı çok severim, konserine gittiğim ilk gruptu Yüksek Sadakat. Çok sesim çıktı mı?’’

‘’Hayır, sorun değil. Şarkılara eşlik etmeyi ben de çok severim, en azından sesin güzel. Sevdiğin şeyleri yapmayı erteleme, hayat çok kısa.’’ dedim nedensizce.

Her gün yaşadığımız o karmaşada sevdiğimiz çok az şey vardır ve biz faniliğini unutmuş zavallı ruhlar hiç ölüm yokmuş gibi bunu hep erteleriz. Oysa ki bir anlıktır gidişimiz. Bir sabah, ya da akşam veya günün herhangi bir anı alıp başını gidebilir canımız sonsuzluğa. O zaman ardında yapmak istediklerine ağır basan yapamadıklarınla kalırsın ortada. Geri dönüşü, telafisi ve tekrarı olmayacağını anlamak da uzun sürmez.

‘’Çok haklısın, anı yaşamak lazım. Teşekkür ederim anlayışın için.’’ diyerek tekrar sessizliğe gömülmüştü.

Çok geçmeden düğün alanına varmıştık. Çalan telefonumda gördüğüm isim elimin ayağıma dolaşmasına sebep olmuştu. Dilek’ten gelen aramayı meşgule atıp arabamı park ettim. Ardından gelen mesajı açıp hemen okudum.

‘’Kızım neredesin sen ya? Nikah memuru az önce geldi, Ahmet’in de şahidi ortada yokmuş. Ne çeviriyorsun? Çabuk aç o telefonu.’’

Bu benim için hızımı arttırmaya yetecek bir sebepti. Oktay’a inmesini söyleyip arabamı teslim alması için valeyi beklemeye başladım. Vale geldiğinde anahtarı uzatıp hızlı adımlarla bahçeye yöneldim, nikah masasını görebiliyordum. Ben ilerlerken arkamdan Oktay’ın seslendiğini duydum. Geri dönüp baktığımda elinde topuklu ayakkabılarımı sallayıp bana gülümsediğini görmüştüm. Ben de gülümsememe engel olamadım. Birkaç adımda geri dönüp yanına ulaştım, tam eğilip giyecektim ki beni durdurdu. Arabanın kapısını açıp oturmamı söyledi ve dizinin üstüne çöküp babetlerimi çıkartarak süper taşlı ve 14 cm topuklu ayakkabılarımı nazikçe ayağıma giydirdi.

‘’Bugün için elbisene yeterince zarar verdik bence, tekrar riske atmak istemedim. Zaten hepsi benim yüzümden oldu, belki affettirmez ama bir başlangıç olur.’’

BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin