Bölüm 26

207 32 91
                                    

Oktay anlatımından;

''Kız nerede? Bir şey söyledi mi?''

''Hayır, ona daha sıra gelmedi. Büyük patron özel olarak ilgilenecekmiş.''

''Ya diğer ajan?''

''Yeni başladık sorguya, yakında çözülür. Onu koruyanların daha profesyonel olmasını beklerdim.''

Etrafımda duyduğum konuşmaları -hoşuma gitmese de- biraz daha dinlemeye karar vermiştim. Hala baygın olduğumu zannediyorlardı. Bazen bunu yapmak hayat kurtarabilirdi, bir kaçış planı yapılabilirdi bu arada.

Hemen durumumu kontrol etmeye başladım. Yaralı değildim, herhangi bir yerim acimiyordu. Sadece başımda  hafif bir ağrı vardı o kadar. Anladığım kadarıyla ellerim arkadan kelepçeliydi, ayaklarımı da hareket ettirmeye çalıştığımda başarılı olamamıştım. Kelepçe değil ama iple bağlı olabilirlerdi. Aldığım kokuya bakılırsa da açık alanda, belki bir çiftikte olmalıydım. Kaçırılmış mıydım? Son hatırladığım evde Damla ve İlkay ile akşam yemeği yediğimizdi. Ya şuan testteydim -ki öyleyse oldukça gerçekçiydi- ya da onlar da benim gibi tutsaklardı. Eğer öyleyse buradan bir an önce sağ çıkmalı ve önce İlkay'ı sonra da Damla'yı bulmalıydım.

Kulağıma ulaşan metalik sesler birazdan beni uyandırıp işkence yapmaya başlayacaklarının habercisiydi. Neyse ki, kolay kırılan biri değildim. Gerçek olsun veya olmasın ne gerekiyorsa onu yapacaktım. Önümdeki iki tane iri yarı ve yüzleri kar maskeli adamlar aletleri ışığa tutuyordu sırayla. Hafif bir mırıltıyla uyandığımı onlara belli etmiştim, ikisi de anında bana dönmüştü. Yüzleri görünmese de gözleri çok sert bakışlara sahipti. Sevgilimin hediyesi sayesinde birkaç dakika sonra buradan kurtulacaktım, kelepçeleri çözene kadar onları oyalamam gerekiyordu sadece.

''Sonunda uyandın, biz de sıkılmaya başlamıştık.''

''Kimsiniz?''

''Burada soruları biz sorarız bebek yüz. Asıl sen kimsin?''

''İşinizin ehli olduğunuz çok açık, daha kimi kaçırdığınızı bilmiyorsunuz. Sizi babam mı tuttu?''

''Az önce ne dedik biz sana? Günlükler nerede?''

''Neden bahsettiğnizi bilmiyorum.''

İşler ciddiye binmeye başlıyordu galiba ya da gerçekten iyi rol yapan birilerini bulmuşlardı. Ben her ihtimale karşı sadece etkisiz hale gtirmeye karar vermiştim, anlayana kadar kimseye zarar vermek istemiyordum.

''Şimdi söyle bakalım, ne zamandır tanıyorsun kızı? Ne kadarını biliyorsun?''

Elindeki ateşte bekletip kızarttığı demir çubukla bana dönüp gözüme yaklaştırmıştı, aklı sıra korkutmaya çalışıyordu belli ki. Çabalarının boşa olduğunu anlamaları uzun sürmeyecekti.

''Siz kimsiniz veya ne istiyorsunuz bilmiyorum ama ne olacağını anlatabilirim. Tam iki dakika sonra bu kelepçelerden kurtulmuş olacağım, sonra o bana doğrulttuğun demiri alıp boğazından içeri iterek biraz kızartma yapacağım. O arada şu iri yarı arkadaşın beni durdurmaya çalışacaktır ama daha fark edemeden kestiğim aşil tendonu hareket etmesini engelleyecektir. Bence işkence aletlerle yapılmaz, hele ke karşı taraf onları kullanmayı çok daha iyi biliyorsa bu hayatınızın hatası olabilir.''

Sözlerimi bitirdikten sonra psikolojik olarak başka yerlere gittikleri çok açıktı. Dediğim gibi sözle işkence etmek aletlerle yapılan fiziksel işkenceden daha etkilidir. Boğazından geçmeye çalışan o yumru, kafalarının karıştığını ve cesaretlerinin kırıldığını belli etmişti. Bundan sonra işim daha kolay olacaktı. Tabii onları biraz hırpalayıp İlkay ve Damla'nın da yerini öğrenmem gerekbilirdi. Her şeyi yapardım, tek dileğim onların iyi olması ve bunun sadece bir testten ibaret olmasıydı. Çünkü öyle değilse dünyayı yerinden oynatmam gerekse bile onları bulana kadar durmayacaktım.

BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin