Kaan anlatımından;
Arabamı park ederken, aklım olayı bizimkilere nasıl açıklayacağımdaydı. Durum karışık ve tehlikeliydi ve yakında da kıyametin fena kopacağını hissediyordum. Toprak yolu geçip, içeri girdim ve doğruca yönetim bölümüne ilerledim. Şafak ve Barış geleceğimi önceden biliyordu, açık kapıdan girdiğimde ikisi de oturmuş toplantı salonunda beni bekliyorlardı. Gergindim, nedense kendimi sorgu odasına girermiş gibi hissetmiştim. Ne çok zaman geçmişti o işleri yapmayalı... Ama şimdi deseler hepimizin tüm yetenekleri yine dökülürdü ortaya, buna şüphem yoktu.
''Bize işin düşmese seni göreceğimiz yok, hoş geldin.''
Severken öldüren tarzda sarılmalarımızdan sonra Şafak'ın buz mavisi gözleriyle karşılaştım. O zamandan beri aramız düzelmiş olsa da, sanki hep bir mesafe vardı, görünmeyen bir duvar ikimizi ayırıyordu. Yine de davranışlarında sorun yoktu, benim de öyle. Barış ise bana daha sıcak davranıyordu şaşırtıcı derecede. Her şey geride kalmıştı sonuçta.
''Bu sefer hangi kurbanı getirdin bize?''
''Kurban mı, cellat mı göreceğiz. O kadar hafife almazdım ben olsam.'' diyerek karşılarına oturdum. Gerçekten de Oktay'ın hafife alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Tabii bizim kadar olamazdı ama kendine göre bir ağırlığı olduğu kesindi. Hal hatır faslından sonra yavaş yavaş konuya girmeye başlamıştım.
''Bizi araya kattıysan olay büyük anlaşılan. Neler oluyor Kaan?''
Bakışları bir anda önlerine koyduğum dosyaya çevrilmişti. İki meraklı göz her satırını okuyup ezberliyor, en ufak ayrıntıyı bile kaçırmıyordu. Ben ise sessizce onların okumasını bekliyordum. Aklımdaki sorulara, onların soracakları da eklendiğinde eğlence başlayacaktı. Tepkilerini merak ediyor olsam da, bu işe neden bulaştığımı anlayacaklarından emindim. Çünkü ne ben, ne de onlar bugüne kadar hiçbir şeyden kaçmamıştık. Kolay veya zor, ölüm veya yaşam her şekilde birileri için yapmıştık bunu.
''Bu senin ayrıldığın birime girecek olan çocuk değil mi? Onu ne kadar tanıyorsun?''
''Açıkçası yüz yüze bile gelmedim, telefonda konuştum sadece. Damla ve İlkay'dan aldığım bilgi ve araştırdığım kadarıyla biliyorum işte.''
''Dosyayı bir kenara bırakalım şimdi, sen anlat bize Kaan. Olay ne? Sen bir birimi kolay kolay bırakmazsın. Üstelik orada görev aldığını dahi silecek kadar önemli ne olmuş olabilir merak ediyorum.''
Şafak dosyayı masasının ortasına itip gözlerini benimkilere kilitlemişti. Ortağını tanıyan ajan moduna anında bir geçiş yapmıştı. Açıkçası böyle bakınca içimi okuyormuş gibi hissediyordum bazen. Oturduğum sandalyede biraz daha geriye yaslanıp sırtımı rahatlattım, uzun bir konuşma olacaktı.
''Biliyorsunuz, bu birime babamın isteğiyle dahil oldum. Resmi görevde görünmeyerek, bir danışman olarak katıldım. Damla ile dost olduk diyebilirim, o güçlü bir kız ve bunları hak etmedi.''
Tabii ben onu tanıdığımda yaralı bir güvercindi, sonra adı gibi yırtıcı, zeki bir Kuzgun'a dönüştü.
''Açık konuşacağım, onlara güvenmediğini seziyorum. Neden?''
Şafak yine yakalamıştı derin konuyu. Onlara girdiğim günden beri güvenmiyordum, son öğrendiklerimden sonra ise haklı çıkmam beni üzmüştü ama olan olmuştu ve yapacak en iyi şey, Oktay'ı birime dahil edip Damla'yı korumasını sağlamak olacaktı. Bunu içten içe biliyordum.
''Birimdekiler şeffaf değil. Son birkaç aydır bazı şeyler öğrendim. İçeride çalışan farklı bir grup var görünenin ötesinde ve öğrendiklerim hoşuma gitmedi. Ortalık çok karışacak Şafak, ayrıca bu küresel bir durum. Hepimiz tehlikedeyiz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA AŞK (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"İnsan adını yaşarmış derler ya hani, bu yüzden miydi gözümden akan yaşın hiç dinmemesi?" Bir sır... Bir miras... Bir aşk... Hayatı 14 yaşında altüst olmuş olan Damla' nın, verdiği büyük savaş sonucunda bugünlere nasıl geldiğini ve hiç beklemediği a...