42. Bölüm

4K 136 320
                                    

Öhöm öhöm! Multimedya hakkında konuşayım ilk önce;

Zaten Reyyan belirtecek ama burada da açıkça belirteyim. Bütün fotoğrafları Reyyan paylaşıyor. Üstteki iki fotoğrafı kaydırmalı olarak atıyor. Alttakini de tek olarak atacak. AY NASIL OLMUŞ? BEN YAPMAYA ÇALIŞTIM. BÖLÜMÜN SONUNA DA KOYDUM. DAHA BELİRGİN OLSUN DİYE. 

Bu zamana kadar yazdığım en uzun bölüm olabilir. Çünkü iki tatil gününü yazdım. Diğer bölüm Mardin'de olacağız yine.

Umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar diliyorum...

Seviliyorsunuz...




23 Haziran Perşembe - 24 Haziran Cuma...

Reyyan'dan

Bütün gece yarı uykudaydım. Asla tam bir uykuya geçememiştim. Miran'ın beni hamile sanıp üzerime titremesi, bu duruma sevinmesi kafamı yormuştu. Yanlış mı düşünüyordum bilmiyorum ki? Dün gece dayımla bu konuyu konuştuklarını duymuştum. Aslında tamamen tesadüftü. 

Miran'ın yanımda olmadığını görünce yarı uykulu bir halde kalkmıştım yataktan. Sabahlığımı giyip dışarı çıktığımda dayımla yan yanalardı. Aslında uykumu açmadan yatmaya karar vermiştim ki bebek mevzusunu konuşuyorlardı. Miran istiyordu ama bana saygı duyuyordu. Haksızlık mı ediyordum ona? Ama yani daha bir ayımız bile dolmamıştı ki. Bebek konusu bitince de odaya geri girmiştim.

Çok erkendi bizim için. Ben biraz keyif yapmak istiyordum onunla. Dolaşmak, doyası eğlenmek istiyordum. Fakat başımıza gelen felaketler buna izin vermiyordu.

Bu arazi işi nereden çıkmıştı? Madem imzalar atıldı neden döneklik yapılıyor? Çıldıracaktım artık. Miran'a baktığımda mışıl mışıl uyuyordu. Ovv dün akşam geldi aklıma. Kız sen ne yaptın çocuğa Reyyan? Mahvoldu. Gösterip de elletmemek bu olsa gerekti.

Şimdi ise  daha sabahın altısıydı. Bazanın başlığına dayanmış cin gibi bakınıyordum etrafa. Elimi salladım. Belki görünmeyen varlıklar vardır burada da şaşırırlar. Ay tövbe estağfurullah Reyyan sen kafayı yedin artık. Allah'ım çok tövbe.

Yataktan kalkıp geceliğimi düzelttim. Karnıma kadar toplanmıştı. İyi ki Miran görmemişti asla bırakmazdı valla. Dolabıma gidip elbisemi giydim. Yazın böyle elbiseler çok güzel oluyordu. Efil efil mis. Karnıma hafif ağrı girdi. Harika bir iki güne bana misafir geliyordu. Yaklaşık bir hafta kalacaktı belli ki.

Ne yapacaktım ki? Mutfağa misafirsin sen deyip sokmuyorlardı. Halbuki gelin mutfağa girip tek başına yemek hazırlardı. Hava hafif aydınlanmaya başlıyordu. Tık tık tık tık... Duyduğum sesle kaşlarımı çattım. Miran'ı uyandırmadan telefonumu alıp dışarı çıktım.

Konağın dışından geliyordu ses. E yuh bu kadar da olmaz diyeceksiniz ama ben yine korumaların değiş tokuş zamanına denk getirmiştim. Kimse yokken duyduğum sese adımladım. Bana da bakın korkusuzca ilerliyorum maşallah.

Kafamı çevirmemle kuzuların, koyunların olduğu ahırı gördüm. At kişneme sesi duyunca ilerledim. "Günaydın."

"Günaydın hanımağam." Sağıma bakmamla Rüzgar'ı görmem bir oldu. "Hii Rüzgar."

"Eman hanımım vallah huysuzdur. Heç ellemeyin." Ama tam tersi olmuştu. Benim sesimi duyunca sakinlemişti. "Oğlum. Nasılsın bugün sen he?" Başını sevdim. Öptüm. Arkamda duran amcaya döndüm. "Hazırlar mısın benim için?"

Mezopotamya'nın KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin