66. Bölüm

1.5K 84 132
                                    

Herkese selamlarrr. Ben geldim.
Nasılsınız? Keyifler yerinde mi?

Ailemiz 100.000'e ulaşmış. 🥳 Hepinize sonsuz teşekkür ederim. Minicik bir toplulukken kocaman bir aile olduk. Bu benim için paha biçilmez bir mutluluk. İyi ki varsınız.

Satır aralarında görüşmek üzere...
Seviliyorsunuz ❤️


1 hafta sonra...

Reyyan'dan

"Kalkmasa mıydın acaba? Daha dikişlerin..." Miran'ı bakışımla susturdum. "Yetmez mi artık Miran? Kaç gündür sözünü dinleyip yatıyorum. Sıkıldım." Koluma girdi. Boş olan elimle yaramı tuttum. Ayağa kalkarken acıyordu. "Alayım mı kucağıma?" Kıkırdadım. "Gerek yok kocacığım."

Odamızdan çıkıp Baran'ın odasına ilerledik. "Oruçlusun da, etrafımda pervane oluyorsun. Üzülüyorum." Şakağımı öptü. "Üzülme. Ben iyiyim. Sen iyi oldukça iyiyim." Baran'ın yatağına eğilip kucağıma aldım. Miran arkamda tereddütle durmuş bana bakıyordu. "Oğlumu da alabilirim kucağıma he?"

"Alabilirsin tabi de. Ağırlaştı o da. Almasa mıydın acaba?" Kucağımda Baran ile puf koltuğa oturdum. "Ne diyor baban oğlum he? Alma kucağına mı diyor?" Mırıldandı. "Bak ya, oğluma nasıl anlatıyor beni." Kıkırdadım. Gülüşmelerime karşı Baran'da hareketlenince karnıma minik bir tekmeyi yemem bir oldu. Suratım buruşunca Miran, Baran'ı kucağımdan aldı. "Al işte! Sakalımız da var ama sözümüz dinlenmiyor! İyi misin?"

Geriye yaslanıp nefesimi düzenlemeye çalıştım. "Reyyan?" Gözlerimi açtım. "İyiyim. Bir sıkıntı yok." Elime baktığımda kan falan yoktu. Neyse dikişleri zedelememişiz şükür. "Bakma öyle ya." Karşımdaki pufa oturdu. "Nasıl bakıyorum ki?" Kıkırdadım. "Yiyecek gibi." Baran elini ağzına sokunca kıkırdadı. "Miran?"

"Söyle güzelim." Hafif öne çıkıp dudaklarımı ıslattım. "Ben diyorum ki biraz iyiyim. Artık yavaştan vakıfa mı geçsem? Vaktimi orada mı geçirsem okul açılına kadar?" Ayağa kalkıp Baran'ı omzuna doğru yatırdı. "Asla! Asla gidemezsin. Karnına ufacık bir tekme yediğinde bile suratın buruştu. Kalkmışsın bir de işe gideceksin."

"Ama Miran?" Bana bir bakış attı. "Duymak istemiyorum Reyyan. Şu an bir tehlike yok. Ama bu durumda da seni oraya yollamam. Benden buna müsaade etmemi bekleme. He diyorsan ki senden müsaade istemiyorum ben gideceğim, seni kilitlerim yine de yollamam." Ofladım. "Oflama hayatım. Sen durmayacaksın ki. Oraya koşturacaksın buraya gideceksin." Öf haklı. "Tamam tamam. Peki o adam?"

"Seninle ilgili bir konu değil bu güzelim. Ondan dolayı sormadın sayıyorum." Göz devirdim. "Anlatsan ne olur sanki? Öldürmedin inşallah." Kaşlarımı çattım. "Daha neler Reyyan? Hem senin ilaç saatin gelmedi mi? Niye oyalanıyorsun sen burada?" Sorgudan nasıl kaçılır, işte böyle.

Elimi uzatınca kaldırmak için tuttu. "Dinlen biraz daha. Ben Baran'ı da yanına getiririm." Başımla onayladım. "Senden bir şey istesem yapar mısın?" Şakağımı öptü. "Ne istersen?"

"Vakıfa uğrar mısın? Damla ile Serkan orada ama bir de sen bak." Bir anda havalanınca kıkırdadım. "Sen yeter ki iste bakarım tabi." Biri görecekti. "Miran biri görecek ya." Güldü. "Valla bu detayları atladığımızı sanıyordum güzelim. Hani biz olup olmadık yerde sürekli yakalanıyoruz ya." Başımı boynuna gömdüm. "Maalesef." Dudağımı bükünce bakışları dudaklarıma kaydı. "Oruçlusun. Bakma öyle kedinin ciğere baktığı gibi." Derin nefes aldı verdi. "Neyse akşama ne kaldı ki?"

Yatak odasına gelip yatağa yatırdı. "Ben gidiyorum. Baran'ı da yanına yollatacağım tamam mı?" Başımı aşağı yukarı sallayıp yanağını öptüm. "Tamam dikkat et kendine." Alnımı öptü. "Sende dikkat et kendine." Kapıdan çıkacakken doğruldum. "Miran?" Bana döndü. "Seni seviyorum." Gülümsedi. "Bende seni seviyorum."

Mezopotamya'nın KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin