Ben geldiiimm. Nasılsınız?
İki hafta beklediniz bölümü erkenden atayım dedim.
Umarım beğenirsiniz.
BÖLÜM SONUNDA DUYURULAR VAR OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.
Keyifli okumalar...
❤
15 Mayıs...
Reyyan'dan
Damla ile Serkan olayın şokuyla mı? Yoksa bilerek mi el ele tutuşuyorlar? Onu bilemiyorum ama babamın arkasında hala duruyorlardı. "LAN!" Dayım arkamızdan Serkan'ın üzerine atlayacakken Miran tuttu. "Aman abi sakin ya!"
"Lan ayrıl yeğenimden!" Biliydim böyle olacağını... "Biriniz bana açıklama yapacak mısınız?" Miran, dayımı tutarken bende boğazımı temizledim. Bütün herkes seslere karşı buraya gelmişti. "Hadi oturalım. Konuşalım. Baba lütfen." Babam ciddi sesimi duyunca bana baktı. Damla'ya göz attı ellerine odaklanınca babamın önüne geçtim ki görmesin diye. Bahçeye çıktılar. "Cesaretiniz takdir edilesi ama adamın gözünün içine sokarak yapmayın. Elinizi ayırın bir zahmet. Kalbi, tansiyonu var adamın manyak mısınız siz?"
Şoktalardı hala. Parmağımı şıklattım. "Abla biz yakalandık!" Alkış yaptım. "Vay bravo! Düşün önüme, olayı toplamak eniştenle bana kaldı." Beraber bahçeye ilerlerken onlara durdum. "Serkan, babam ılımlı yaklaşacaktır. Sadece yaşı küçük olduğu için sorun çıkartır. Bak eğer gerçekten seviyorsanız ben sizin yanınızdayım. Şu bahçeye çıktığınız zaman, açıkladığımız zaman geri dönüşü yok. He anlaşamazsınız, olmaz bu sizin bileceğiniz iş. O ayrı konu."
"Ben eminim Reyyan." Damla'ya baktım. "Bende eminim abla." Başımı ağırca aşağı yukarı salladım. "Hadi geçelim bahçeye." Damla ile Serkan yan yana oturacakken dayımın bakışına rastladım. "Ortanıza oturayım ben." Mecburen ortalarına geçtim. "Evet sizi dinliyorum." Damla'nın bacağına dokundum konuşsun diye. "Baba?"
"Hı!" Miran karşımda dayımı tutarken göz göze geldim. "Bekir amca?" Babam bu sefer Serkan'a döndü. "Efendim!" Dudağımı dişledim. "Ulan sen benim yeğenimi hangi ara gördün de sevdin! Ulan kardeşin yaşında be!" Haydaaaa!
"Akın sakin kardeşim." Boran abi de elini omzuna atmıştı. "Biz seviyoruz birbirimizi." Aferin koçum devam et böyle. "Ne zamandır?" Babam normal tonda sormuştu. "Bir süredir baba."
"Yaşınız peki? Sen üniversiteye gideceksin. Okulun ne olacak?" Serkan'ı dürtükledim. "Ben onun okumasını her şeyden isterim Bekir amca. Kendi özgürlüğünü kurması için elimden geleni yapacağımı bilmeni isterim."
"Baba ben yaşı sorun etmiyorum. 23 yaşında sadece. Bende 18." Kalbim güm güm... "O Mardin'de sen İstanbul'da nasıl olacak?" Bu sefer hafif ses tonu yükselmişti. "Baba yapma. Daldan dala konan bir kız mıyım ben? Seviyoruz! Denemek istiyoruz." Dayım kıpırdanınca eller yine onu tuttu. "Sen dayı? Serkan benim kardeşim gibidir, benim yanımda büyüdü yetişti diyeceğine kalkmışsın karşımda çocuğun üzerine yürümeye çalışıyorsun. Sen ablamın peşinde takmıştın bu çocuğu, belki de hayatında en güvendiğin kişi o. Bu zamana kadar yoktun!"
Bu konunun bir yerden patlayacağını biliyordum. "Şimdi varsın. Bizim dayımızsın. Ablamda da aynı şeyi yaptın. Şimdi de bana yapmaya çalışıyorsun. Sen destek olmak yerine köstek oluyorsun. Şuraya bak, sinirden eniştemle Boran abi nasıl tutuyor seni? Ne yapacaksın bana mı vuracaksın? Serkan'a mı saldıracaksın?" Anneme baktığımda haberi var gibiydi. Göz kırptım. Yavaşça kapayıp açtı. Haberi var anlaşıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
Fiction généraleKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...