Herkese merhabaa.Bir hafta arayla yeni bölümle karşınızdayım. Sabırla beklediğiniz için öncelikle teşekkür ederim.
Uzun bir bölüm oldu bence.
İnşallah beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen.
Şimdiden teşekkür ederim. Seviliyorsunuz ...
❤
Reyyan'dan
"Tamam tamam geldimmm." Bahar'ın kapının önünden bağırmasına karşılık veriyordum. İlk önce çiçekçiye uğrayıp oradan da mezarlığa geçecektik. Kapıyı kilitleyip ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım.
Anahtarı çantama atıp koştura koştura Yavuz abilerin yanına ilerledim. "Günaydınnn." Mustafa abiyle oğlu bugün yoktu. Onları yerine başka birileri vardı kapıda. "Günaydın kızım nassın?" Arabaya binip Bahar'ı öptüm. "İyiyim nasıl olayım işte, aynı. Size de zahmet verdim böyle yolu tam kavrayayım kendim giderim zaten."
"Sakın ha Reyyan ıssızdır oralar tek başına gitmeye kalkmayasan." Kimse gelmezse Miran'la giderdim bende canım. Telefonumun bildirim sesiyle çantamdan çıkardım.
"Güzelim çıktın mı evden?" Ya canım beni merak ediyor birde.
"Evet Yavuz abilerleyim pek yazamam."
"Tamam dikkat et kendine." Bende ona kendine dikkat etmesini söylemiştim. Hayatım hiç tahmin edemeyeceğim kadar güzel gidiyordu. Sevdiğim işi yapıyordum, ailem her zaman yanımdaydı ve artık Miran da vardı hayatımda.
Çiçekçinin önünde durduk. Narin ablayla ben arabadan inmiştik. Bahar ben çiçekten anlamam deyip gelmemişti. Güzel ekilecek çiçeklerden aldık. Narin abla parasını vermeye kalkmaya başladı. "Narin abla lütfen anneannemle dedemin mezarlığı orası."
"Olsun gızım ne fark eder. De hayde dediğin gibi olsun." Parasını ödeyip arabaya bindik. Yola devam ederken Bahar fotoğrafını çekiyordu. "Niye atmıyorsun güzel çıktı o." Onu izlediğimi farkında bile değildi.
"Ne bileyim güzel değil gibi geldi." Kıkırdadım. "Güzel güzel." O da güldü. Mezarlığın yoluna girdiğimizde başörtümüzü taktık. Çiçek poşetini aldım. Kenarlarında mezar taşları vardı. Kim yaptırmıştı ki acaba? Kimse yerini bile bilmiyorken nasıl yaptıracaklardı ki?
Narin abla Kur'an okurken Bahar ile birlikte çiçekleri ekmeye başladık. Üç tane gül almıştım. Üçüne de ayrı ayrı onları diktim. Yavuz abi çeşmeden damacanaya su doldurmaya gitmişti.
İki eli dolu geldiğinde birini alıp taşları yıkadım. Hiç görememiştim onları. Beni Damla'yı bir kez olsun bile kucaklarına almamışlardı. Annem hayal meyal anılarını anlatırdı hep. Her gün fotoğraflarına bakar hafızasından silinmemesini sağlardı.
Dayımın mezarın taşlarını yıkamaya başlamıştım. En çok da dayım için üzülürdü. Bir kez olsun ablalık yapamamıştı annem ona. Suratını, kokusunu, sesini bile bilmiyordu. İlk tekmesini bir tek hatırlıyordu. O kadar acıydı ki.
Çiçeklerin de üzerine su dökünce damacanaları Yavuz abiye verdim. Arabaya bırakmaya gitti.Ellerimi açıp duaya başladım. Keşke yaşasalardı. Annem gözümün önüne geldi. Geçen hafta bu mezarın ortasında çocuk gibi yatmış ağlıyordu. Allah'ım nasıl bir acıydı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
Fiksi UmumKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...