Hellooo! Bu haftada bölüm hazır.Nasılsınız? Keyifler yerinde mi?
Ailemize yeni katılanlar için şunu söyleyeyim. Bölümleri bir aksilik çıkmazsa Cuma günü atıyorum.
Bir de okunma sayısına göre beğeni sayısı az haydi onu yükseltelim. Yıldızı turunculaştıralım. Kamu spotu gibi oldu ama olsun.
Umarım bölümü beğenirsiniz.
Şimdiden hayırlı iftarlar canlarım.
Keyifli okumalar...
❤
Reyyan'danKonağın taşlarını inletmişti bağırışıyla. "Bırak!" O kadar sıkı tutuyordu ki asla düşmezdim. Sol tarafında, kazağında hafif kırmızılık görünce telaşlandım. Dikişleri mi açılmıştı? İyi de bir hafta oldu iyileşmedi mi? "Hoş geldiniz oğlum!" İbrahim ağanın hafif gülüşünü buradan bile görebiliyordum. Rezil etti bizi herkese. Ne olmuştu yani böyle bağırınca eve geldiğimize ikna olmamış mıydı kimse?
Adımlarını merdivenlere yöneltti. "Düşüreceksin beni, bırak!" Hızlı hızlı bizim kata çıkardı. "Düşürmem, asla düşürmem." Odanın kapısını ayağıyla örtmüştü. İşte şimdi ait olduğum yerdeydim. "Gideceğim ben yine, boşuna getirdin beni." Yavaşça yere indirdi. Önünden hızlı adımlarla kapıya ilerledim. "Ahh!
Acı feryadıyla duraksadım. İç çekince başımı ona döndürdüm. Yarasını tutuyordu. Arkası bana dönüktü ama elini görebiliyordum. Kana bulanmıştı. "Ah! Ulan bir sen eksiktin!" Bir yarasına bakayım da öyle çıkarım. "Neyin var?"
"Gitmiyor muydun sen?" Acı içinde suratını buruşturdu. "İnsanlık görevi olarak bakmaya geldim. İyileşmedi mi senin yaran?!" Ona ne kadar öfke doluysam bu halini gördükçe öfkem diniyordu. "Geçmedi. Yaramı iyileştirecek bir meleğim yoktu çünkü." Yavaşça yatağa oturdu. "Sen böyle olsun istedin." Duvara dayanıp kollarımı birleştirdim. Kazağını çıkarmaya çalışıyordu.
Bırak, kendisi yapsın Reyyan elleme. Sağ kolunu çıkardı ama solu kaldırdığı gibi acıyla indirdi. "Dur, dur! Canını yakıyorsun." Yanına ilerleyip sakince kazağı sol tarafından çıkardım. "Ahh! Sen gittiğinden beri canım öyle bir yanıyor ki." Başladı yine yalan makinesi diyeceğim ayıp olacak. Yalan söylemeyeceğini biliyordum. Sargı bezi kana bulanmıştı. Eğilip bandından çıkardım. "Hiç iyileşmemiş. Nasıl bıraktıysam öyle kalmış."
"Seni istiyor ondan iyileşmedi." Zevzeklik yapıyordu. "Sargı bezleri nerede?" Acıyla bana baktı. "Hepsi senin bıraktığın düzende." Köşedeki çekmeceye gidip inceledim. İlaçları dahi tam anlamıyla bitmemişti. Yarısı duruyordu. Hatta yeni bir tane eklenmişti. Kağıdını açıp okuduğumda enfeksiyona iyi geldiğini yazıyordu. Bu kadar mı kendine bakmaz bir insan? Enfeksiyon mu kaptırmıştı yarasını? Ne hallere soktun bizi Miran.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...