Selamm ben geldim.
Umarım beğenirsiniz.
Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen.
Bu bayramda hepimiz evlerdeyiz. Hepinizin bayramını kutluyorum.
Bir değişiklik yapıp Miran'ın gözünden yazmak istedim. İnşallah becerebilmişimdir ve beğenirsiniz.
Seviliyorsunuz...
Miran'dan
Bugün Reyyan ile çok güzel vakit geçirmiştik. Oldukça çekingen, nazik bir kızdı. Çekingenliğini anlıyordum. Buralarda herkes beni tanırdı. Hapşırsam herkesin haberi olurdu. Yemekten sonra otele götürdüğümde bile herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.
Kimse umurumda değildi bu benim hayatımdı. Kimseyi dahil edecek halim yoktu kararlarıma. Otelden sonra evine bırakıp konağa girdim. "Ağam hoşgelmişsiniz." Emine'ye kafamı salladım. "Hoşbulmuşum Emine. Babam yukarıdadır?"
"He ağam yukardadır." Merdivenlerden çıkıp babamın odasının kapısını tıklattım. Gir komutunu duyunca içeri girdim. "Gel oğul gel." Yanındaki koltuğa oturdum. "Nasıldı toplantı hayır mı?"
"İyiydi baba. Abim de gelsin konuşuruz." Tesbihini çekerek kafasını salladı. "Miran!" Dizimi sallamayı bırakıp babama döndüm. "Söyle baba."
"Fısıltılar gelmiştir kulağıma" demiştim size anında haber uçuyordu. "Doğrudur baba." Kafasını salladı. "Sen en eyisini bilirsin oğul." Dudaklarımı ıslattım. "Bilirim baba." Kapı tıklandı. "Ağam sofra hazırdır. Boran ağam da gelmiştir." Babam ayağa kalkınca bende kalktım. "De hayde sofraya." Babam önden ben arkadan gidiyordum.
Abim karısıyla ilgileniyordu. Babamı görünce toparlandı. Ece beni görünce kollarına açarak bana doğru koştu. "Amcaaaa!"
"Amcamm. Prensesim benim. Nasıl geçti günün?" Boynuma sıkıca doladı kollarını. "Çok iyi geçti amca." Yanaklarından öptüm. Kucağımdayken beraber masaya ilerledik. Yengemin yanına oturttum. Soru soran gözlerle bana baktı.
Bütün gün Reyyan ile olacağımı biliyordu. Kafamı onaylar gibi salladım. Güldü. Anlamıştı iyi geçtiğini. Yengem bana abla gibi yeri geldiğinde anne gibi olmuştu. Bakmayın annemin böyle olduğuna babaannem olmasa o da kötü biri olur çıkar.
Anamın da suratı bir karıştı kesin o da Reyyan ile olduğumu öğrenmişti. Allah vere ki kıza bir şey söyleyip canını sıkmasın. Babam da sofraya gelince yemeğe başladık. "Oğul karının da suratı iştah açıcıdır hele." Babaannem anneme bakmıştı.
Fırat kıkırdamıştı. Alttan ayağımla dürtünce sustu. "Hep gülmek zorunda mıyım ana?" Babaannem yemeğine devam ederken "Gül diyen yoktur sana kızım. Sofrada her şey unutulur." Anam daha da bozularak yemeğine devam etti.
Babaannem amacına ulaşmıştı. Klasik gelin kaynana atışmalarıydı. Yanlış anlaşılmasın anam asla babaanneme karşı saygısızlıkta bulunmaz sözünden çıkmazdı. Annesiydi o onun.
Yemek bitince yardımcılar kaldırmaya başlamıştı. Anamla Dicle de ufak tefek yardım ediyordu. Hiçbir zaman kendimizi üstün tutmazdık diğerlerinden. Yeri geldiğinde aynı sofraya da otururduk. Aynı bahçede çay da içerdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...