Uzun bir aradan sonra final bölümüyle karşınızdayım.Bölümün sonunu getirene kadar hüzün doluydum. Yayınla kısmında sürekli mouse imleci duruyordu. Acaba biraz daha mı beklesem? Daha sonra mı atsam? Fakat her güzel şeyinde bir sonu var.
Daha fazla sizleri tutmayayım. Bölüm sonunda görüşelim :)
Reyyan'dan
Alnımdaki sıcak dudaklarla sığındığım yere biraz daha sokuldum. Omzumdaki el sırtıma kadar ulaşıp oradan belime indi. Omzuma inen minicik bir öpücükle tebessüm ettim. "Uyuyorum." Miran'ın erkeksi kıkırtısı kulaklarıma dolunca derin nefes çektim. "Uyansak mı artık acaba?" Bir hayli büyümüş karnımla daha da sarılmaya çalıştım. "I ıh." Yanağımda hissettiğim öpücükle gözlerimi hafif açtım. "Damla ile Serkan yoldalarmış."
Üç günlük balayıları bugün sona ermişti. Çok şükür gönül rahatlığıyla doğurabilirim artık. Kollarımı Miran'dan çekip başımın üzerine çıkartıp gerindim. Kendimi serbest bırakınca Miran'ın bakışlarına kaşlarımı çattım. Göz bebeklerinden alevler çıkıyordu. "Ne bakıyorsun öyle?" Parmaklarının uçlarını omzumdan başlayıp göğsüme kadar ilerletti. Yakamdan içeri sokacakken eline bir tane şaplattım. "Ayıp ya. Çocuğunun yanında yapma bari." Kahkahasıyla odayı inletti. "Nereden görecek ya?" Ellerimi karnımın iki yanına koydum. "Duyuyor, biliyorsun."
Dudaklarıma inen sıkı öpücükle başı karnıma kadar indi. "Kızım. Babam benim. Ne zaman gelmeyi düşünürsünüz acaba?" Saçlarını okşadım. "Çok merak ediyorum Reyyan." Saçlarını hafif çekince gözlerini sabır dilercesine kapattı. Ne yapayım onun bu halleri hoşuma gidiyor. Bozuntuya vermeden ona bakmaya devam ettim. "Şu çocuk bir doğsun. Bir de üzerine kırk gün geçsin. O zaman görüşeceğiz seninle." Omuz silktim. "Görüşelim kocacığım. Ben her zaman buradayım." Cüretkâr teklifimle gözlerini kıstı.
Bir bacağını diğer tarafıma atıp üzerime doğru gelmeye başladı. "Mi-Miran?" Burnunu burnuma değdirdi. "Hı?" Ağırca yutkundum. "Kahvaltı?" Dudakları boynuma indi. "Eee şey Damla..." Ellerim omzunu kavradığında durması için hafifçe sıktım. Öpücükleri boynumdan köprücük kemiğime inince tek elimi ensesine attım. Saçlarını hafifçe çekiştirdim. "Allah aşkına dur ya." Son cümlem olmuştu. Bacaklarımın arasındaki sıvıyla başımı aşağı eğdim.
Miran da baktığım yere bakmıştı. "Yavrum bu kadar etkileneceğini bilseydim ileri gitmezdim." Korku dolu gözlerle ona baktım. "Ondan değil." Hafif üzerimden çekildi. "Suyum geldi." Bacağını üzerimden atıp ilk bacaklarımın arasına sonra da bana baktı. "Siktir."
"Miran sakin ol." Başını aşağı yukarı salladı. "Sakinim. Sakinim. İlk doğum değil sonuçta sakin..." Yatağın üzerinden atlayıp odadan çıktı. "Ana! Yenge!" Avludaki bağırışı herkesi telaşe soktuğuna emindim. Hafif doğrulmaya çalıştım. "Ne oluyor oğul?"
"Reyyan doğuruyor!" Koşma sesleri odama kadar geldi. "Miran sakin ol." Doğrulmama yardımcı oldu. "Ikın güzelim." Ne yapıyorsun der gibi ona baktım. "Ne ıkınması ya?" Elini alnına vurdu. "Doğru, nefes alman lazım. Nefes al yavrum."
"Alıyorum." Annemlerin telaşla yanıma gelmesiyle elimi anneme uzattım. "Anne..." Annem sıkıca elimi tutup Miran'a baktı. "Sen Reyyan'ı giydir oğlum. Hemen çıkalım." Miran salaklaşmış bir şekilde başını salladı. Herkes odadan çıkınca Miran hala bana bakıyordu. "Üzerim için dolabı açıp ayırdığım kıyafetleri giydirmen lazım Miran. Göstermiştim, hatırlıyor musun?" Hızlı adımlarla ilerleyip dolaptan kıyafetleri aldı. Hızını kesmeden giydirmeye başladı. Ayakkabılarımı giyip odadan çıktık. Damla kapının önünde merakla beni bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...