Merhaba arkadaşlar yeni bir kurgunun ilk bölümüyle karşınızdayım. İnşallah beğenirsiniz. Yol bölümünü tabi ki de Google'den bakarak yazdım. Unutmadan bu zor günlerde işiniz yoksa lütfen dışarıya çıkmayın. Ve mutlaka ellerinizi yıkayın. Keyifli okumalar...
Reyyan'dan
Odaya güneş ışınlarının girmesiyle ve perdelerin açılma sesiyle kımıldandım. "Haydi abla kalk artık!" Yorganı kafama çektim. Yatağımın sağ tarafı çöktü. "Ablacığım, öğretmen hanımcım kalkınız artık daha yola çıkacağız."
Evet bugün bu yatakta son günümdü. Atamam Mardin -Midyat'ta- bir köye çıkmıştı. Ailemden ayrılacağım için üzgünken oradaki çocuklara umut olacağım için mutlu ve heyecanlıydım. Az çok tahmin edebiliyordum oraları. Yoksulluktan, geçim sıkıntısından kızını çocuk yaşta çalıştıran, babası yaşında adamla evlendiren çok kişi vardı. Ben o kızların sesi olmaya oraya gidecektim.
"Kalkıyorum fındık faresi." Yorganı kafamdan çektim. Dolu gözlerle bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum. "Bak bakayım bana ablacım." Gözlerimin içine baktı. "Seni çok seviyorum biliyorsun dimi Damla?"
"Biliyorum abla." Ellerine uzandım. Sıkıca tuttum. "Bak fındık faresi biz hepimiz burada hiçbir sıkıntımız olmadan eğitimimizi görüyoruz. Aç değiliz açıkta değiliz. Evet özlem çok fazla olacak ama tatillerde ben gelirim sizde gelirsiniz. Telefondan her akşam görüntülü konuşuruz. Hem okulların açılmasına kadar beraber kalacağız orada. Yaklaşık 10 gün yine beraberiz."
"Ama sonra gideceğiz abla sen orada tek kalacaksın. Burada olmaya hep beraber olmaya çok alışmıştım." Gözlerinden yaşlar akınca gözyaşlarını sildim. "Güzel kızım benim her şeyim Allah ölüm ayrılığı vermesin. Biz birbirimizin iyi olduğunu bildiğimiz sürece her şeyin üstesinden geliriz. Hem oradaki çocukların bana ihtiyacı var belki."
"Benim de sana ihtiyacım var abla. En olmadık zamanda gidiyorsun. Ne yapacağım ben sensiz?" Hemen sarıp sarmaladım onu. "Ablacım bak sen burada annemle babamın yanındasın artık sen göz kulak olacaksın onlara. Hep derdin ya bana da sorumluluk verin yeter diye. İşte o gün bugün. En ufak bir sıkıntıda hemen bana söylüyorsun anlaştık mı?"
"Anlaştık ablacığım. Seni çok seviyorum." Yanaklarımdan öptü. "Bende seni çok seviyorum bebeğim. Hadi sofraya geçelim yoksa annem terlikle gelecek. Giderayak anne terliği yemek istemiyorum." Kıkırdadık. Damla 16 yaşındaydı. Ne kadar büyürse büyüsün hep benim küçük kız kardeşim, küçük kızım olacaktı. Annemden arta kalan zamanlarda hep ben bakardım ona. Anne yarısı hep teyze derler ya heh o işte bence abladır.
Tuvalete girdim. Elimi yüzümü yıkayıp işlerimi hallettikten sonra üzerimi de değiştirdim. Odamı toparladıktan sonra sofraya doğru ilerledim. Annem sofrayı balkondaki masaya kurmuştu. İstanbul'da şirin bir mahallede yaşıyorduk. Komşularımız çok iyilerdi. Annemin bir sözüyle hemen gelirlerdi. Aslında biraz da gözüm ondan arkada kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
Ficción GeneralKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...