Selamm! Ben geldiim.
Nasılsınız bakalım?
!!! Sizde farkında mısınız bilmiyorum ama sanırım yavaş yavaş finale yaklaşıyormuşuz gibi hissediyorum. Olayların tekrara düşmesini asla istemiyorum. Yavaş yavaş toparlayıp sanki sona yaklaşıyormuşuz gibiyiz. Sonuç itibariyle de her güzel şeyin bir sonu vardır...
Hadi hemen karamsarlığa bağlamadan bölüme geçelim. İnşallah beğenirsiniz...
❤
Reyyan'dan
18 Haziran...
"Tamam Miran acele ettirme!" Küçük çantayı ona uzattım. "Acele ettirmedim de ne oldu güzelim? Kaç saattir odadayız." Ofladım. "Başka zaman odadan çıkmak istemezsin, şimdi odadayız diye hallerine bak."
"Odadayız da faaliyette olan bir iş mi var da ben göremiyorum?" Baran'ı kucakladım. "Tamam hazırız. Hadi! Götür bakalım nereye gideceksek." Elimi tutup hemen çıkarttırmıştı. Kızlar da kapıda bekliyordu. "Miran abi, iyi misin?"
"İyiyim hadi kızlar, hızlanın!" Bir elinde çanta bir elinde ben çekiştirip duruyordu. "Vallahi bayılacağım şimdi. Sabahın köründe kahvaltıya kalktık zaten, ayılamadım ben daha ya." Asansör gelince bindik. "Mızmızlanma yavrum." Başımı omzuna yasladım. Asansör durunca indik. Marina kısmına ilerleyip büyük bir teknenin yanında durduk. Miran oraya bakınca bende baktım. "Yani Miran?" Tekneleri gösterdi. "Tekne mi kiraladın?"
"Aynen öyle. Biraz eğleniriz diye düşündüm." Cidden bu adam deliydi. Hepimizi teker teker bindirdi. "Sen mi kullanacaksın?" Yanağımı öptü. "Kocanda daha neler var sen bilmiyorsun?" Ben teknenin ucuna ilerlerken o da açılmamız için işlemleri yapıyordu. "Keşke biz gelmeseydik. Yıldönümünüzde bizim ne işimiz var abla?"
"Üzümü yiyin bağını sormayın kızlar! Aaaa! Kaç defa konuştuk bu konuyu." Baran'ı Zehra'ya uzattım. "Siz oyalanın ben bir Miran'a bakayım" Miran'ın yanına ilerledim. Dümenin başına geçmiş, motorları çalıştırmıştı. "Kaptan! Bugün çıkar mıyız yola?" Kıkırdadı. "Çıkarız miço gel."
"Sensin miço!" Allah'tan askılı üst giymiştim. Bu sıcakta kesin yanardım. Yanına ilerleyince beni önüne çekti. Ellerimi alıp ellerine hapsetti. Böylece beraber kullanmış oluyorduk. Omzumu öptü. "Çok iyi düşünmüşsün."
"Hıı iyi mi düşünmüşüm?" Başımı döndürüp yanağını öptüm. "Tam bir sene he? Dile kolay." Başımı aşağı yukarı sallayıp göğsüne yaslandım. "Şimdi söylemesi kolay da yaşadıklarımız kolay değildi. Evlenmemiz zordu, hamileliğim zordu, senin vurulman var."
"Şişşt kötü şeyleri düşünmeyi kenara bırakalım. Artık önümüze bakma zamanı." Dümenle kendisinin arasına sıkıştırdı. "Miran?"
"Efendim güzelim?" Uçsuz bucaksız denize baktım. "Mardin'e dönünce okuyamayan çocuklar olsun, yetişkinler olsun. Herhangi bir şey yapabilir miyiz?" Başımı döndürüp ona baktım. "Ben senden evlilik yıl dönümümüz için pahalı hediyeler istemiyorum. Fakat Zehra gibi çok kişi var. Okumak isteyen ama okutulmayan. Senin sözün geçer, bana yardım eder misin?"
Motorlar durdu. Başka bir ses gelince demir attığımızı anladım. Belimden tutup kendine çevirdi. "Elbette yardım ederim. Bu konu için elimden gelenin fazlasını yaparım Reyyan. Ben senin her zaman yanındayım." Kollarımı boynuna doladım. "Teşekkür ederim." Dudağıma öpücük kondurup geri çekildi. "Hadi kızların yanına geçelim." Elimi tutup aşağı inmeme yardımcı oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...