İzmir'e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah'ım hepsine yardım etsin.
Çok zor bir durum. Çok üzgünüm.
İzmir ve çevresinden okuyucularım varsa hepsine çok geçmiş olsun.
Seviliyorsunuz...
❤
SİZLER İSTEDİNİZ BENDE ATTIM. BAKALIM YENİ BÖLÜMÜ BEĞENECEK MİSİNİZ?
❤
26 Eylül Perşembe
Reyyan'dan
Telefon çalıyor. Kimin bu telefon? Aa benim galiba. Yataktan fırlayıp komidine elimi uzattım. Akın arıyordu. Korkuyla açtım. "Alo?"
"Günaydın." Günaydın mı? Saat kaçtı ki? Telefonu kulağımdan çekip baktığımda saat 10 olmuştu. "Günaydın Akın. Bir şey mi oldu?"
"Hayır yok. Senin iznini 2 güne ayarladım. Bugün de izinlisin." Kaşlarımı çattım. "Neden?" Boğazını temizledi. "Eşyalarını toparlarsın diye." Gözüme gelen saçlarımı ittirdim. "İyi de öğleden sonra 3 dersim vardı sadece."
"Biliyorum Reyyan. Miran ile vakit geçirmeni istedim biraz." Gülümsemiştim. "Ee şey teşekkür ederim ama" Lafımı kesti "Aması falan yok. Aranız bozuksa da düzelt. İnat ettin annem ilk öğrensin diye en azından ucundan çıtlat da barut gibi gezmesin otelde."
"Öyle mi geziyor?" Yürüyordu sanırım ayakkabı sesi geliyordu. "Can güvenliğimiz sıfır sana öyle söyleyeyim." Kıkırdadım. "Sen gül böyle dayıcım. Biz Miran'ın çilesini çekeriz sen merak etme." Dayıcım demişti. İstemsizce insan duygulanıyordu. "Kapatayım mı?" Kısık sesle söylemiştim. "Tamam. Dikkat et. Konuşuruz yine." Görmese de başımı salladım. "Görüşürüz."
Evet Reyyan. Kalk bakalım. Kalk da kahvaltı hazırla. Yatağımı düzeltip tuvalete gidip işlerimi hallettim. Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım. Annemi de görüntülü aradım. "Günaydınnn."
"Good morning görlll." Başımı hızla ekrana çevirdiğimde Damla'yı gördüm.
"Kız sen niye okulda değilsin?" Annem ile babamla kahvaltı sofrasına kurulmuş kahvaltı yapıyordu. "Valla ablacım okulum tatilde ayıptır söylemesi bugün. Hocaların toplantısı varmış. Allah'a şükürler olsun ki bir gün okula gitmeyeceğim görlll."
"Vay vay şanslı bir bıdıksın o zaman." Tek omuzunu indirip kaldırdı. "Ne sandın sisterr." Gözlerimi devirdim. "Türkçe'yi düzgün kullanmaya ne dersin?"
"No derim." Çayı bardağıma doldururken "Baba Türkçe'yi katlettiği için Damla'ya dava açsam avukatım olur musun?" Damla gözlerini kocaman açmıştı. "Olamaz. Kazanır babam davayı, hayırr." Kahkaha atmıştım. Şu 2 günden beri ilk kez bu kadar candan gülüyordum. Ailem bana iyi geliyordu.
"Annem nasılsın?" Telefonumu alıp masaya yerleştirdim. Çayımı da yanıma aldım. "Nasıl olayım vallahi anne. Aynı bildiğin gibi. Okula git gel." Damla kafasını kameraya sokarak "Hııı gerçekten okula gidip gelmek mi?" Kaşlarını hızlıca kaldırıp indiriyordu. Bir de babamın yanındaydı.
"Ne olsun istiyorsun canım benim, güzel kardeşim." Kendini Shrek'teki kedi gibi yapıp "Güzelin miyim gerçekten?" Sonra anneme döndü. "Anne Kürtçe güzelim ne demek kız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...