62. Bölüm

1.5K 89 136
                                    

Ben geldiim. 

Nasılsınız? Keyifler yerinde mi?

Umarım beğenirsiniz.

Satır aralarında görüşmek üzere :)

Seviliyorsunuz...


23 Haziran...

Reyyan'dan...

İlk sahur, ilk heyecan derler. Gerçekten de öyleymiş. Ramazan'ın ilk sahuru diye kimseler uyumamış aksine daha da sohbet içerisinde olmuştuk. Sahur saati yaklaşmaya başlayınca bütün herkes ayaklanıp bir şeyin ucundan tuttu. "Zümrüt anne bunu da çıkarayım mı?"

"He kızım çıkar onu da." Tam mutfaktan elim dolu çıkıyordum ki Miran hızlı adımlarla yanıma geldi. "Oğul ne bu telaş?" Dilzar babaanneye baktı. "Baran uyandı. Uyumuyor da. Sen mi baksan Reyyan?" İyi ki bir çocuğa bak, uyanırsa salla dedim he. "Ben bir bakayım gelirim." Dicle'ye tabakları verdim. "Git kızım sen bak çocuğuna." Ben önde Miran arkada merdivenlerden çıkıp odaya girdik. Baran ağlıyordu. 

"Oğlum, tamam annem." Kucağıma alıp omzuma kafasını yerleştirdim. "Aşk olsun Miran. Katılacak neredeyse çocuk." Yatağa oturdu. "Sana da haber vermem lazımdı. İlk defa böyle ağladı yanımda, ne yapacağımı şaşırdım." Gözünden akan sicim sicim yaşları sildim. "Biz buradayız annem. Ağlama artık." Sesim incelmişti. O ağlayınca asla dayanamıyordum. "Yavrum sen niye ağlıyorsun?" Omuz silkip yatağa oturdum.

Göğsümü açıp emmesini sağladım. Memeyi görünce biraz da olsa susmuştu. Emerken iç çekişleri daha da üzdü beni. Ben Baran'ın gözündeki yaşı silerken Miran da elinin tersiyle benim göz yaşımı sildi. "Güzelim biliyorum duygusalsın ama bu kadar da harap etme her defasında kendini." Baran'ın iç çekişiyle ona döndüm yine. "Elimde değil ki. Çok üzülüyorum."

"Aşı olduğunda da harap ettin kendini böyle." Dudağımı büküp o zamana gittim.

FLASHBACK (Nisan ayının sonu)

Miran'ın kucağındaki pusete eğildim. "Ben dayanamam Miran. Sen gireceksin demi?" Şaşkınca bana baktı. "Güzelim ben ne anlarım? Boy mu ölçülür? Kilosu ne? Hangi aşı yapılacak? Mecburen sende gireceksin." Ofladım. "Ama dayanamam ki." Sağ ayağımı stresten hızlı hızlı sallamaya başladım. "Ohoo! İşimiz var seninle Reyyan Karahan. Daha sünneti var, okula başlaması var, askerliği var efendime söyleyeyim üniversitesi evliliği var. Var da var yani." 

"Sağ ol Miran. Ne kadar güzel moral veriyorsun sen öyle?" Omuz silkti. "E ama gerçekler sonuçta." Göz devirdim. "Baran Karahan" Hii hemşire çağırıyor. İkimizde ayaklandık. Miran'ın elinde puset, benim ellerim ise yerinde duramıyordu. "Bebeği böyle yatıralım." Miran, puseti yatağın üzerine koyunca Baran'ı içinde çıkartıp yatağa yatırdım. "Üzerini de çıkartalım annesi. Boy, kilo ölçümü yapalım." 

Hemşirenin direktifine uydum. Uyukluyordu ama uyanmıştı. Hemşire baş çevresi dahil her türlü tetkikleri yaptı. Tekrardan yatağa yatırdım. Aşıyı hazırlarken enjektöre baktım. O sivri uçlu şey canını yakacaktı. Miran ile göz göze geldiğimde o da gergindi. "Kucağınıza alın isterseniz." Hemşire, Miran ile bana bakıyordu. Ellerim titreyerek Baran'ı aldım. Sözde girmeyecektim içeri, görmeyecektim demi? 

Hemşire enjektörün kapağını açmadan Baran'ı sevdi. Hatta güldürdü. Baran gülmeyi devam ederken aşısını yaptı. Şaşkınlıkla kadına baktım. "Hissetmedi bile." Tebessüm etti. "Bebekleri ne kadar sıkıca tutup, sevgisizlikle aşısını yaparsak o kadar korkarlar ve ağlarlar. Olabildiğince korkutmamaya çalışıyorum." Tebessüm ettim. "Keşke herkes sizin gibi işini severek yapsa." Omuz silkti. "Keşke." 

Mezopotamya'nın KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin