Merhabalar umarım beğenirsiniz. Ellerinizi yıkamaya özen gösterin. Gereksiz dışarı çıkmayın. Sağlıklı günler dilerim... Beğen tuşuna basmayı unutmayınızzz.
Reyyan'dan
"Reyyan, Reyyan uyan! Müstakbel sevgilin, nişanlın veya eşin geldi kalk! Miran'ın geldi." Yorganı üzerimden atıp kalktığımda Damla ve Bahar Miran Bey'in taklidini yapıyorlardı. "Yemekten önce konuştuklarımızı inşallah yanlış anlamamışsınızdır iyi niyetliydim Reyyan Hanım." Damla da benim taklidimi yapıyordu. "Ehe anlamadım Mirancığım sen hep benim iyiliğimi iste." Dudaklarını öne uzattı.
Kafamdaki yastığı alıp Damla'ya uzattım. "İğrençsin!" Kahkaha attılar. "Sussanıza uyandıracaksınız milleti." Yatağa oturup kıkırdadılar. Nereden çıkartıyorlardı böyle saçma düşünceleri. Saate baktım. Sabahın yedisiydi. "Madem erkenden kalktık. Kahvaltı hazırlayalım bari." İkisi de onaylayınca kalkıp yatakları topladık.
Tuvalete gidip üzerimi değiştirdim. İşlerimi hallettim. Aşağıya inip kızlara yardım etmeye başladım. Bahar, Narin ablanın akşamdan mayaladığı ekmeği şekillendirip hemen fırına atmıştı. Hava güzel olduğu için bahçeye hazırladık masayı da.
Saat 8'e doğru işimiz bitmişti. Annemler de kalkmışlardı. Kahvaltı hazırladığımızı görünce şaşırdılar. Sonra da hep beraber masaya oturduk. Babamlar da gelince kahvaltı yapmaya başladık. "Ben diyorum ki kahvaltıdan sonra kızlarla beraber eve temizliğe gidelim." Narin abla "Hele çok iyi düşünmüşsün Reyyan. Bizde bir şeyler yapıp öğlene doğru geliriz. Yardım ederiz size he mi Berfin?"
"Hee ederiz tabi arkadaşım." Çaylar bitmişti Bahar doldurmak için kalktı. Bir süre sonra sofrayı toparladık. Mutfağı toparladık. Ellerimize temizlik malzemelerini alıp arabama bindik. Kısa yol olsa da müziği açıp kemerimi taktım. Sokaklar dardı evin kaldırımına kadar çıktım. Kemerimi çözüp arabadan indim. Kapının önündeki korumayla karşılaştım. Neydi adı neydii? Heh Mustafa.
"Kolay gelsin Mustafa Bey." Şaşırdı. "Saolasın bacım." Gülümsedim. Arabanın bagajından malzemeleri alıp bahçeye girdik. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Herkes rahat üstlerini giydi. Bende eşofman giymiştim. Saçlarıma da başörtüyle bandana yapmıştım. İlk önce pencereleri açıp evi havalandırmıştık.
Ev tek katlı yukarıda da çatısı vardı. Oraya güzel bir teras yapardım ben. "Evet kızlar! İlk önce yerdeki halıları kaldırıp çatıya götürelim oradan silkeleriz. Sonra da eşyaların üstündeki örtüleri kaldırırız. Pekala görev dağılımı yapıyorum. Ben ile Bahar halıları yukarıya götürüyoruz. Silkeliyoruz. Damla sende cıvıtmadan eşyaların üzerindeki örtüleri kaldırıp makineye at."
"İyi de abla deterjan almadık ki." Bahar koşarak bahçeye çıktı kısa süre sonra geldi. "Kim demiş evdekinden getirdim." O zaman bizim için görev başlamıştır. Bahar ile halıları topladık. Çatıdan silkelemeye başladığımızda az daha tozdan boğuluyordum. Kapalı ev nasıl bu kadar tozlanabilirdi canım.
Biraz soluklanmak için kafamı kaldırmamla Miran Bey'in buraya baktığını görmem bir oldu. Harika! Yanına da Boran Bey gelmişti. Sanırım arabadan geçemiyorlardı. Hemen aşağıya indim. "Boran Bey arabadan mı geçiş olmuyor?"
"Aslında evet. Temizlik yapıyorsunuz diye rahatsızlık vermek istemedik. Çözüm düşünüyorduk arka mahalleden dolaşacaktı araba." Arabanın kapısını açtım. "Hiç sıkıntı değil. Arabayı nereye koyacağımı bilemedim. Bir dahakine biraz daha ileri park edersem herhangi bir sıkıntı olmaz diye düşünüyorum."
İleriye baktılar. "Evet haklısınız. Yardım edilecek herhangi bir şey var ise hiç çekinmeyin Reyyan Hanım." Gülümsedim. "Çok teşekkürler. Aklımda bulunduracağım." Arabaya binip biraz ileriye park ettim. Yürüye yürüye evin önüne geldim. "İyi günler." İkisi de aynı anda "İyi günler" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...